Kemal Kılıçdaroğlu süreci iyi yönetemedi.
26 Ocak'ta, İklim Bayraktar, Baykal'la görüştükten sonra durumu Gürsel Tekin'e haber veriyor. Tekin'in Kılıçdaroğlu'nu, hemen bilgilendirdiğini sanıyorum. Zaten, Oda TV'nin sahibi Soner Yalçın'ı da anında arıyor. 14 Şubat'ta Oda TV baskını... 15 Şubat'ta, grupta Kılıçdaroğlu, Soner Yalçın için övgüler sıralıyor: "Çalışan, üreten, kalemini satmayan, besleme ve yandaş olmayan bir adamdır. Hortumcu-yandaş olsaydı, sırtı sıvazlanırdı. Onu, arama yaparak, baskı kurarak susturacağınızı sanıyorsanız yanlış yere çarptınız. Çünkü soyadı Yalçın ve kaya gibi duruyor. Her türlü desteğimiz onun arkasında olacak. Ergenekon terör örgütü nerede? Gideceğim, üye olacağım. Bunlarda akıl mantık yok..."
İnsan ister istemez bu sahiplenme durumunun, Halk TV müzakereleriyle bir ilgisi olup olmadığını da düşünüyor. Çünkü 15 Şubat'taki grup toplantısının ardından, Kılıçdaroğlu, beklenmedik bir şekilde Baykal'la buluştu ve Halk TV'nin konuşulduğu Baykal tarafından açıklandı. Bir araya geldiklerinde Kılıçdaroğlu, pekala selefine, taciz olayından da söz edebilirdi; onu uyarabilirdi. Uyarmadı. Üstelik, taciz meselesinin Soner Yalçın'la ilişkili olma ihtimalini bilmesine rağmen, grup toplantısında Yalçın'ı kıyasıya övdü.
16 Şubat'ta, Oda TV yöneticisi Doğan Yurdakul, İklim Bayraktar'ı aradı. Kılıçdaroğlu'na ulaşmasını, onunla yüz yüze görüşerek, Soner Yalçın ve arkadaşları savcılık sorgusuna gitmeden, bir konunun gündeme getirilmesini istedi. O sipariş beyanat neyle ilgiliydi? Bunu Yıldıray Oğur'un, Taraf gazetesindeki yazısından öğreniyoruz. İddiaya göre, Oda TV'de bir haber çıkmış; bu haberde Tayyip Erdoğan "RTE adının tüm haklarını satın aldı" diye yazıyormuş. Erdoğan'ın avukatı Oda TV'yi aramış, "Kaldırın haberi yoksa Baransu'ya söyleriz, size yapacağını bilir"diye tehdit savurmuş. Doğan Yurdakul, Kılıçdaroğlu'nun bu olayı gündeme getirmesini talep ediyormuş. İklim Bayraktar'ın başkasıyla telefonda konuşma kaydından anlaşılacağı üzere, Kılıçdaroğlu, siparişi yerine getirmemiş. Demiş ki: "Daha önce bu konu birçok yerde çıktı. Haber değeri yok. Acaba altında, başka bir şey mi var; ben mi anlayamıyorum?"
Haber sipariş edecek kadar yakın bir ilişki mi var?
21 Şubat'ta, İklim Bayraktar, Kılıçdaroğlu'ndan randevu alıyor ve Deniz Baykal'ın kendisini taciz ettiğini söylüyor. Dinleme cihazı istiyor. Kılıçdaroğlu, "Biz siyasi partiyiz. Basına destek verecek değiliz. Kendin hallet" mealinde bir şeyler söylüyor. O dinleme cihazı, "büyük balık" için isteniyor ama Baykal mı, yoksa AK Partili önemli bir şahsiyet mi, orası karanlıkta kaldı.
Soruyorum: Sorumlu bir siyasetçi, böyle bir iddiayı ve kayıt cihazı talebini duyunca, hemen ilgilileri uyarmaz mı? Herhalde, gazeteciye "Git kendin hallet" demez.
Allah CHP'ye de, CHP'lilere de kolaylık versin.