İbrahim Akgün'ün yazdığı "Söz İncileri (Osmanlı şiirinden seçilmiş beyitler)" (Kurtuba Yayınları) isimli kitap elime yeni geçti. Günümüze ışık tutan birbirinden güzel beyitleri derlemiş Akgün. Anlamları ve hikâyeleriyle birlikte okurla paylaşıyor.
Kanuni Sultan Süleyman, Şeyhülislâm Ebussuud Efendi'den, manzum bir dille, Topkapı Sarayı'nın bahçesindeki meyve ağaçlarına zarar veren karıncaların yok edilmesinin, dinen caiz olup olmadığını sorar: "Dırahta ger ziyan etse karınca / Günah var mıdır ânı kırınca?"
Şairliği de bulunan Şeyhülislâm, şu beyitle cevap verir padişaha: "Yarın Hakk'ın huzuruna varınca / Süleyman'dan hakkın alır karınca"
Ebussuud Efendi verdiği cevapta, yeryüzünde en küçük olanla, en büyüğü kıyaslayarak bir yargıya varıyor. Küçüklüğün, zayıflığın, acizliğin sembolü olan karıncayla, büyüklüğün, azametin, gücün kudretin temsilcisi olan cihan imparatorluğunun başındaki insan. Ve karınca ile cihan imparatorluğunu aynı mahkemede yargılayan bir adalet anlayışı ile karıncanın hakkını tartabilen bir terazi. "Kanunilik", cihan hükümdarının karıncaya hesap verdiği düzendir.
İbrahim Akgün'ün bu güzel eserinden başka beyitler de vereceğim. Ama önce, kısa bir soru: "Üstünün hukuku değil, hukukun üstünlüğü" diyoruz demesine fakat yargı mensuplarımızda gerçekten o hassas terazi var mı?