İstinaf mahkemelerinin kurulması için kanun 2005'te çıktı. Ama kurulamadı. Geciktirilmesini, dönemin Yargıtay Başkanı Osman Aslan ve halefi Hasan Gerçeker istemişti. Çünkü istinaf mahkemelerinin oluşturulabilmesi için bazı hazırlıkların tamamlanması gerekiyordu. Özellikle mesleğe yeni hâkim ve savcıların alınması lâzımdı. Eksik kadro, her yıl artan iş yükünü karşılayamıyordu.
Ama AK Parti iktidarının, yeni hâkim ve savcı alma teşebbüsü sürekli Danıştay engeline takıldı. 1934'ten beri Adalet Bakanlığı tarafından mülâkat yapılmasına rağmen, 2006'da Danıştay, mülâkatla alınan hâkim ve savcıların alımının yürütmesini durdurdu. Bakanlık, İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'na başvurdu. Kurul, "Sınavın bakanlıkça yapılması mevzuata uygundur; ancak kanun anayasaya aykırıdır" dedi. Anayasa Mahkemesi, kanunun anayasaya aykırı olmadığı hükmünü verdi. Bu defa, İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, "Kanun anayasaya uygun olsa dahi, mülâkat sübjektiftir" gerekçesiyle yürütmeyi durdurdu. Adalet Bakanlığı mülâkatın ağırlığını % 30'a düşürdü. Mülâkat heyetine Yargıtay ve Danıştay'dan birer üye girdi. Mülâkatta uygulanan kriterler açıklığa kavuşturuldu. Bu sefer de, ÖSYM'nin yazılı sınavı değerlendirme yöntemine (standart sapma yöntemine ) karşı çıkan YARSAV'ın talebi, Danıştay 12. Dairesi tarafından kabul edildi. Daire, yürütmeyi durdurma kararı verdi. ÖSYM, yazılı sınav değerlendirme yöntemini değiştirdi. 2009 ve 2010'da ise, mülâkat kameraya kaydedilmediği için, hâkim ve savcı alımları Danıştay tarafından engellendi. Bakanlığın 2009'da yaptığı itiraz, 2 yıldır sonuca bağlanmıyor.
Peki neden askeriyeye mülâkatla eleman alınırken kamera şartı koşulmuyor? Hâkim ya da savcı adaylığına kabul edilmeyen kişi, Danıştay'a başvurduğunda, -mukayese imkânı vermek için- diğer adayların kamera kaydını da Yüksek Yargı'ya iletmek zorunda kalmaz mı? Bu durumda, sözlü sınavı, imtihan heyeti değil, Danıştay yapmış olacak. Bu nasıl iş!