Mimar Ahmet Bey, artık evini yenilemenin zamanının geldiğini anlamıştı. Tabii kendisi de, mesleği icabı işçilerin başından ayrılmıyordu. Bir gün, sökülen kapılardan birinin duvarla irtibatlı bölümünde, iki tahta arasında sıkışıp kalmış bir kertenkele gördü. Kertenkele ayağından duvara çivilenmişti. 10 yıl önce bu kapı değiştirilmişti; nasıl olmuştu da onca yıl ayağından duvara çivili bir kertenkele yaşayabilmişti? Bir köşeye çekilip, beklemeye başladı. Bir süre sonra, duvar boşluğunda hareketlenme oldu. Bir başka kertenkele, çivili olana yiyecek taşıyordu. Belki ikisi arkadaştı, belki eşti... Bilinen tek şey, aralarındaki güçlü sevgi bağıydı. Kertenkele, bıkmadan usanmadan, büyük bir sadakatla arkadaşını ya da eşini hayatta tutmayı başarmıştı.