Geçtiğimiz hafta, iki değerli meslektaşım, gazetecilikteki başarılı yıllarını kutladılar. "Jübile" demeyeceğim, çünkü hâlâ zirvede yol almaya devam ediyorlar. Biri Mehmet Ali Birand, diğeri Altan Öymen. Birand, 32. Gün'ün bir ekol olduğunu gösterdi. Kimler yetişmemiş ki bu okuldan: Can Dündar, Cüneyt Özdemir, Ali Kırca, Çiğdem Anat, Mithat Bereket, Savaş Ay, Deniz Arman, Rıdvan Akar...
Hatta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Basın Danışmanı Ahmet Sever bile bu camia içinden çıkmış. Gece hakkında çok yazıldı, çizildi. Ben de birkaç söz söylemek isterim: "Sevgili Mehmet Ali, basında önemli haberlere ve programlara imza attın. Seni, dostluğundan gurur duyduğum bir meslektaşım olarak samimiyetle kutluyorum. Durmak yok; yola devam."
***
Altan Öymen de, bir başka sevgili dost. Kendisini kısa pantolonlu günlerinden tanıdığımı söyleyemeyeceğim. Ama arkadaşlığımız, ikimizin de gençlik yıllarında başladı. Beni, en çok nezaketi etkiledi. Daima, farklı fikirleri savunduk. Hatta birçok programda, lâfını kestiğim için bana öfkelendiği de olmuştur. Fakat beyefendiliğini hiçbir zaman bozmamıştır. Keşke, bazı gençler, reyting uğruna giriştikleri
ağız dalaşından vazgeçip, Altan Ağabeylerini model alabilseler.
***
Akıllı kadınlar, eşlerinin bir adım önde yürümesine izin verenlerdir. Bu yüzden, hem Cemre'nin, hem de Aysel'in kocalarının başarısındaki rolünün de altını çizmek isterim.
***
Altan Öymen'in bu kısa pantolonlu resmini, kızı Aslı'nın özenle hazırladığı "Gazetecilikte 60 Yıl- Altan Abi" adlı kitabından aldım. Aslı da, başarılarıyla ve nezaketiyle babasının yolunda ilerliyor.