Demokratik Toplum Kongresi'ne sunulan "özerklik" önerisi, sadece bir taslak metin. Üstelik, daha önce de tartışılagelen bir öneri. Bu durumda, niçin iktidar ve muhalefet partilerinin genel başkanlarının görüşleri merak ediliyor; anlayamadım. Bir kısım meslektaşımız, sürekli soruyor: "Neden CHP ve AK Parti suskun?"
Acaba maksat, bu teklif etrafında bir çatışma çıkması mı?
Bazı parti yetkilileri fikir beyan ediyor, demokratik özerklik telifini eleştiriyor; ama olmaz... "Başbakan konuşsun" ısrarı.
Ben şahsen, iplerin gerilmemesini istediğimden, bu suskunluğu tercih ediyorum. Ufunet biraz dağılsın; ateş küllensin. Herkes gazete sütunlarında eteklerindeki taşı döksün.
"Demokratik özerklik" teklifi, hem KCK, hem BDP tarafından seslendirilmişti. Demokratik Toplum Kongresi'nde tekrarlandı. Üstelik, taslak metin, sorunlu cümleler içeriyor. Meselâ Üst Toplum Kongresi'nin nasıl oluşacağını anlatan satırlar, demokrasi gerçeğine uymayan -köy komünlerinden kent meclislerine uzanan- bir örgütlenme modeli öngörüyor. "Öz savunma gücünün" ise, ahlâk polisi, ya da milis kuvveti biçiminde işleyeceğine dair işaretler var.
Ben şahsen Erdoğan'ın bu taslağı benimseyen BDP'yi hedef almamasını daha doğru buluyorum. Özellikle, bir yandan Diyarbakır Savcılığı'nın, bir yandan Yargıtay Başsavcısı'nın harekete geçtiği bir ortamda, Erdoğan'ın konuşması, AK Parti Genel Başkanı'nı olumsuz gelişmelerin ortağı haline getirebilir.
Bence tartışmayı, genel seçimler sonrasına bırakalım. Yeni bir anayasa çerçevesinde, bütün siyasi partilerin katıldığı bir Uyum Komisyonu'nda uzlaşarak çözüm arayalım.
Yapılan eleştirilerden biri de şu: "AK Parti, açılımın içini doldurmadı; bu yüzden meydan PKK ve BDP'nin önerilerine kaldı."
Bu düşünce de yanlış. AK Parti, çok somut öneriler getirseydi dahi, mutlaka BDP'yi tatmin edemeyecekti. İspanya'da demokratik özerklik, bölge parlamentoları gibi düzenlemelerden sonra da, ETA, taleplerinin çıtasını daha da yükseltmedi mi?
Bence, AK Parti'nin "Açılım politikası", konuların serbestçe tartışılmasının yolunu açmıştır; özgür düşünceye zemin yaratmıştır. Dolayısıyla, "içi boş" diye küçümsenemez. Bununla beraber, atılması gereken acil adımlar gene de var. Bu özgür tartışma ortamını zedeleyecek cezai yaptırımlar, -özellikle Siyasi Partiler Yasası'nın 78 ilâ 100'üncü maddeleri kapsamında- her an gündeme gelebilir. AK Parti, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'in de tavsiye ettiği gibi, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri ile Siyasi Partiler Kanunu'nda bulunan yasakları kaldırmak üzere, bir an önce harekete geçmelidir.