Wall Street Journal "Finansal krizin en büyük galiplerinden biri Türkiye'dir" diye yazıyor. Tek partili iktidarın yarattığı istikrarı övüyor. 75 milyonluk genç nüfusuyla Türkiye'nin büyük bir potansiyel olduğunu belirtiyor: "Gelirler büyüyor, enflasyon tarihinin en düşük düzeyinde. Bunlar politika yapımcılarının inandırıcılığını güçlendiriyor." (18 Aralık 2010)
The Economist de benzer övgüleri seslendiriyor: "19. yüzyılda Türkiye ekonomisi, 'Avrupa'nın hasta adamı' tanımlamasına uygundu. Ancak bugün enflasyon çok düşük seviyelerde, bankalar güçlü bir durumda. Türkiye zengin ülkelerin oluşturduğu OECD içinde en hızlı büyüyen ekonomiye sahip." (22 Ekim 2010)
2011 seçimlerine Tayyip Erdoğan çok şanslı giriyor. Zira 2010'da, hem ekonomi, hem dış politika konularında Türkiye başarılı bir performans sergiledi. Kılıçdaroğlu, Baykal'a yönelik eleştirileri dikkate alarak, laiklik üzerinden siyaset yapmak yerine, haklı olarak gerçek gündemi tartıştırıyor. Bu yüzden işi zor. Dünya krizi, Tayyip Erdoğan'ın söylediği gibi Türkiye'yi teğet geçti. Ülkemizin hem bölgede, hem dünyada siyasi ve ekonomik ağırlığı artıyor. Bu imaj, ister istemez ulusalcı seçmeni olumlu etkiliyor.
Kurultay'ını yapan CHP, bütün gücüyle genel seçimlere asılacak. Ama dedim ya, Tayyip Erdoğan, sandığa, 2010'un başarılarıyla gidiyor. Bir de üstelik bu onun son seçimi. Bir daha milletvekilliğine aday olmayacağını söylüyor. Bu ne demek? CHP'liler merak etmesin... En fazla 4 sene içinde Erdoğan gidecek, her fırsatta ileri sürdükleri "korku imparatorluğu" yıkılacak.