Ecdadımızla övünürken dedik ki: Bir hoşgörü timsali olarak Darülaceze'de cami, kilise ve havra bir aradadır. Ama sadece övünmekle olmaz. Başka inançlara karşı duyarlılığımızı göstermek üzere adımlar da atılmalı. AK Parti hükûmetinin çıkardığı Vakıflar Yasası, gayrimüslimlerin haklarını teslim açısından önemli bir gelişmeydi. Geçtiğimiz ağustos ayında, Trabzon'daki Sümela Manastırı'nın, pazar günü de Van'daki Akdamar Kilisesi'nin ibadete açılması, sadece atalarımızla övünmekle yetinmeyip, bizim de bir şeyler yapabildiğimizi gösterdi. Neden yıllarca, Sümela ya da Akdamar bir gün bile ibadete açılmadı? Dünyanın dört bir yanından Ortodokslar Sümela'ya geldi diye, hemen Pontus Rum İmparatorluğu mu kuruldu? Ya da Kanada'dan, Amerika'dan Ermeniler Van'a akın edince, topraklarımız Ermenistan'a mı devredildi?
Şimdi sıra Ruhban Okulu'nun açılmasına geldi. Kaç kere söz verildi ama, bir türlü sorun çözülemedi. Bazı hukuki problemlerin olduğu söyleniyor. Fener Rum Patrikhanesi, okulun, YÖK'e bağlanmasını arzu etmiyor. İlahiyat Fakültesi çerçevesinde bir yapılanmayı da istemiyor. Zaten YÖK'ün bu şekilde devam etmesi mümkün değil. Hiç değilse, vakıf üniversitelerini YÖK denetiminden kurtararak, onlara muhtariyetleri iade edilerek, ilk adım atılabilir. O zaman, Ruhban Okulu da, özerk bir yüksek okul, müstakil bir üniversite kimliği altında faaliyetini serbestçe sürdürebilir.