Telefon dinlemeleri "istihbari" ya da "adli" nitelikte olabiliyor. Her ikisi de, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) aracılığıyla gerçekleşiyor. Her ikisi için de, hâkim kararı gerekli. Yalnız, istihbari nitelikteki dinlemelerde elde edilen kayıtlar, mahkemede delil olarak kullanılamıyor. Buna mukabil, "internete düşen" birçok ses kaydının, istihbari nitelikteki dinlemeler neticesinde kaydedilmiş olması akla yakın. Mahkemede delil sayılmasa dahi, hedefteki kişiler böylece vicdanlarda mahkûm oluyor.
Hanefi Avcı'nın kitabında, yukarıda anlattıklarımla ilgili ve üzerine gidilmesi gerektiğine inandığım bir iddia mevcut. Bazı telefonlar, sadece İMEİ numarası verilerek, "istihbari" olduğu gerekçesiyle, yani bilgi toplamak amacıyla dinlenebiliyormuş. Bazen de, sahte isimler veriliyor ve hâkim fark etmeden önemli kişilerin telefonları bu şekilde kayıt altına alınıyormuş. Adli dinlemeler ise, -dava ile ilgili bir şüpheli söz konusu olduğundan- istismara açık değil. İstihbari nitelikteki dinlemelerde suiistimal yapıldığını TİB Başkanı Fethi Şimşek de kabul etmiş. Gaye istihbarat toplamak olduğundan, telefonun sadece İMEİ numarasıyla bile hâkimden karar çıkartmak mümkünmüş.
Ama her halükârda, bunların kayıtları TİB'de mevcut. Bu yönteme kimlerin, hangi kişiler hakkında başvurduğu kolayca bilinebilir.
Hem adli, hem istihbari nitelikteki dinlemeleri hâkimden talep etme yetkisine Emniyet'in yanı sıra, Jandarma İstihbarat ve MİT de sahip. Eğer Emniyet'te birileri yetkisini aşarak onu bunu dinliyorsa, Jandarma İstihbarat ve MİT'te de benzer işlere tevessül edenler mutlaka vardır. Bence Avcı'nın kitabı, Pandora'nın kutusunun açılmasını sağlamalı: Yasadışı kim dinleme yapıyorsa, bir an önce ortaya çıkmalı.