Bodrum'da, aralarında Turgutreis eski belediye başkanının da olduğu 51 kişi rüşvet iddiasıyla gözaltına alındı. Geçen yıllarda da benzer sahnelerle karşılaşmıştık. Küçük küçük belediyeler. Her biri başına buyruk. Onların karşısında da, dinmek bilmeyen bir açlıkla, deniz kenarını yağmalamaya çalışan bir zihniyet.
Tek bir kat fazla yapsanız, birkaç yüz bin dolar cebinize girecek; öylesine büyük bir rant.
Defalarca yazıldı: Belde belediyeleriyle bu iş yürümez. Bodrum'u, bir nevi, "büyükşehir belediyesi" gibi örgütlemek gerekiyor. Ruhsatı belde belediyeleri vermesin. Ayrıca çok sıkı bir denetim mekanizması kurulsun. İnşaat herkesin gözü önünde yükseliyor; el süren yok. Bitince başlıyor gözaltılar ama rüşvet ile dikilen otel ve konutlar yıkılmıyor.
Ne anlarım o adaletten!
Bodrum, merkezi bir plan dahilinde gelişmeli. Başbakanımızın deniz merakı olmaması, olsa dahi hiç vaktinin bulunmaması, Bodrum sorunuyla ilgilenmesini engelliyor. İstanbul gibi Bodrum'u da ele alsalardı, cennetten bir köşe olabilirdi. Oysa şimdi, her mevsim, bir tutam yeşil betona teslim oluyor; denize kadar inen dip dibe evlerin çoğu estetikten yoksun.
Sezon açıldı ya, gidenler söylüyor, durum feciymiş; bazı yollar kazılmış ve öylece kalmış.
Bu hafta oralara uzanma niyetim var, bakalım nasıl sürprizlerle karşılaşacağım.