Pazar akşamı, Anayasa Mahkemesi'nin yapısının değiştirilmesiyle ilgili madde, 331 oyla Genel Kurul'dan geçti. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, CHP'ye, "Gelin Anayasa Mahkemesi'ne gitmekten vazgeçin, biz de paketi ikiye bölelim" önerisini götürdü. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bu daveti, "ahlâksız teklif" olarak değerlendirdi; Adalet Bakanı'na "Anayasa Mahkemesi'ne gidilmesin" sözünü yakıştıramamıştı.
Oysa, birkaç yıldır yaşanan olaylar, Anayasa Mahkemesi'nin yapısının değiştirilmesini ihtiyaç haline getirdi. Mahkeme, kritik konularda, yetkisini de aşarak, hep aynı istikamette karar veriyor. CHP'nin, "Hukuk devleti ilkesiyle çeliştiği için bu yeni düzenlemeyi iptâl ettiririm" güveni, zaten buradan kaynaklanıyor.
***
Anayasa Mahkemesi'nin üye sayısını arttıran (11'den 17'ye çıkaran) ve üyelerin seçim şeklini aşağı yukarı aynı bırakan bir değişiklik neden hukuk devleti ilkesiyle çelişsin? Yenilik, sadece,
TBMM'ye de, Anayasa Mahkemesi'ne 3 üye seçme hakkının verilmesi. Üstelik Meclis, 2 üyeyi, Sayıştay Genel Kurulu'nun, bir üyeyi de, Baro Başkanlarının göstereceği adaylar arasından seçecek.
Bunun neresi hukuk devletine aykırı?
Geri kalan 14 üyenin sadece
4'ünü,
cumhurbaşkanı re'sen seçebiliyor. Bu noktada da, kanun koyucu sınırlar getirmiş. Cumhurbaşkanı, ancak, 20 yıl kamuda görev yapan üst kademe yöneticiler, ya da birinci sınıf hâkim ve savcılar arasından tercihini kullanabiliyor. Bir avukatı atayacaksa da, o kişinin, 20 yıllık avukat olması şartı aranıyor.
Cumhurbaşkanı, 10 kişiyi ise, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve YÖK'ün her boş yer için göstereceği 3'er aday arasından seçiyor. (Bugünküne çok benzeyen bir sistem söz konusu)
Nerede hukuka aykırılık?