Pakistan Başbakanı Yusuf Ziya Gilani, Tayyip Erdoğan'a, ülkesindeki aşırı dinci eğilimleri engellemek için, Türkiye'deki İmam Hatip modelini incelediklerini söyledi. Bu cümle, ilk bakışta, bizleri hayrete düşürebilir. Çünkü ülkemizde, dinciliğin kaynağı olarak İmam Hatipler görülmekte ve gösterilmektedir. Oysa bu okullarda, dindar insan yetişiyor fakat, laik cumhuriyete düşman insan yetişmiyor. Bilim karşıtı insanlar da yetişmiyor. Söz konusu okullar, Milli Eğitim'in denetimi altında. Düz liselerde okunan bütün dersleri gençler öğreniyor, ilâve olarak, Kur'an ve fıkıhla ilgili bilgiler alıyorlar. Ayrıca, üniversiteye devam etmek suretiyle, tamamen laik bir eğitimi de büyük oranda sürdürüyorlar. Zaten Türkiye'de, radikal eğilimler, Arap ülkelerine göre çok daha az. Bir sömürge ülkesi olmamışız ki, yabancı düşmanlığını Müslümanlıkla bağdaştırıp, siyasal İslâm'a geçit verelim. Ayrıca, ruhumuza Yunus'un, Mevlana'nın, Alperenlerin hoşgörüsü işlemiş. Serde Bektaşilik var, Alevilik var... Horasan'dan gelen Erenlerin, sevgi dolu müsamahaları var. Ama genlerimizdeki bu birikimin yanı sıra, İmam Hatipler de, radikal tavırların önünü kesti; dindar insanın bilimle barışmasına hizmet etti; ediyor. Cumhuriyet öncesinde, laik eğitim veren müesseseler mevcut. Bununla beraber, sadece dini eğitim veren medreseler de devam ediyor. İmam Hatipler için, "reforma uğramış medreseler" diyebiliriz. Hem laik eğitim veriliyor, hem dini eğitim. İkisi bir arada; bilimi inkâr etmek söz konusu değil. Gelin görün ki, bu böyle anlaşılmadığı için, İmam Hatip mezunlarından korkar hale düşmüşüz. Onlara, bilim öğretilen üniversitelerin kapılarını kapatmaya bile çalışmışız.
Diyorum ki, şu İmam Hatip meselesine bir de benim anlattığım zaviyeden bakıverin, belki farklı bir ışık görürsünüz.