AK Parti Kongresi vesilesiyle, bir kere daha görüldü ki, partilerin içinde demokrasi yok: Emir, demiri kesiyor; Genel Başkanın dediği oluyor.
Hem CHP, hem AK Parti, genel başkanlığa adaylığı zorlaştırdı. Aday olmak için, AK Parti'de, üye tam sayısının % 20'sinin, Noter huzurunda ya da Kongre'de Başkanlık Divanı'na yazılı önerisi gerekiyor. CHP'de ise, bu öneri, ancak Kongre'de, Başkanlık Divanı'na yapılabiliyor. Ayrıca, AK Parti'de, MKYK için çarşaf liste de yasaklandı. Bu yüzden, Genel Başkanın listesi delinemiyor. Tayyip Erdoğan zaten tartışmasız liderken, keşke, hem Siyasi Partiler Yasası'na, hem de AK Parti tüzüğüne daha demokratik bir muhteva kazandırsa. Gerçi, milletvekilliği için peş peşe 3 dönem ve genel başkanlık için de, peş peşe 4 dönem sınırlaması var ama, AK Parti açısından, diğer partilere örnek olacak daha demokratik bir süreci başlatmak mümkün.
Bu arada, Hüseyin Çelik'in Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olacağından söz ediliyor. Olumlu bir gelişme. Salih Kapusuz'un nihayet yönetime girmesi, bir diğer olumlu gelişme. İstanbul'un çilekeş Eski İl Başkanı Mehmet Müezzinoğlu'nun MKYK'da yer alması, zaten vefa gereğiydi; bu da yerine getirildi. Tabii ki yönetime yeni isimler girecek. Bazıları da, görevden ayrılacak. Ama, maalesef, bütün partilerde, hiç kimse bu görevlere mücadele ederek ve bileğinin hakkıyla gelemiyor. Hazır "Demokratik açılım" demişken, "Parti içi demokrasi"de de bir şeyler yapılamaz mı?