Dünyada artık bütün ülkeler birbiriyle ilişkili. Bu yüzden, sadece kendi seçimlerimiz değil, diğer ülkelerdeki gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Almanya'da Angela Merkel'in, daha önce ortak olduğu Sosyal Demokratlar (SPD) yerine, bir sağ parti ile (FDP) koalisyon kurması, Türkiye'nin aleyhine oldu. Yunanistan'da ise, Yorgo Papandreu'nun başa geçmesi, olumlu bir sürecin başlangıcı sayılabilir. Aslında, baba Papandreu, solcu PASOK'un başında olmasına rağmen, uluslararası ilişkilerde "milliyetçi" bir çizgideydi. O dönem, Türkiye ile Yunanistan'ın arası gergindi. Oğul Papandreu'yu, Dışişleri Bakanlığı'ndan ve İsmail Cem ile kurduğu sıcak münasebetten tanıyoruz. Sisam adasında, Yorgo'nun oynadığı "dostluk zeybeği" hâlâ gözlerimizin önünde. Kimileri, o tarihte, bu dansa, "sirtaki" demişti. Ama Yorgo, İzmir Efeleri gibi Zeybek oynadı. Zaten, bu iki dans, birbirine çok benzer. Ne de olsa, "...Aramızda bir mavi büyü / bir sıcak deniz / kıyılarında birbirinden güzel / iki milletiz. /.../ Önce bir kahkaha çalınır kulağına / sonra Rum şiveli Türkçeler / o, Boğaz'dan söz eder / sen rakıyı hatırlarsın / Yunanlıyla kardeş olduğunu / sıla derdine düşünce anlarsın." (Bülent Ecevit) Papandreu, 2004 seçimlerinde Batı Trakya'daki Türk azınlıklarına karşı da son derece yumuşak bir söylemi benimsemişti. Bugün, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan'ın seslendirdiği düşünceleri ve cümleleri, Batı Trakya Türkleri için kullanmıştı: "Farklılıklar tehdit değil, avantajdır. Ülkeler kendi insanından korkmamalıdır."
Öte yandan, Yeni Demokrasi Partisi Genel Başkanı Kostas Karamanlis'in seçim başarısızlığı sonrasında istifa etmiş olması da, Türkiye'ye örnek teşkil edebilecek demokratik bir davranıştır. Başarısız liderler giderse, alternatifler çoğalır ve siyasetin önü de açılır. Herhalde Türkiye de yavaş yavaş bu kıvama gelecek.