Bodrum'da mevsim kapandı; yazlıkçılar yavaş yavaş evlerine dönüyor. İstanbul'u sel bastı; Bodrum'da ise hâlâ denize giriliyor. Türkiye, birkaç mevsimi bir arada yaşayacak kadar geniş. Bu bakımdan çok şanslıyız. Hele Ege ve Akdeniz kıyısındaki beldelerin sakinleri... Onlar, herkesten daha uzun süre tabiat ve denizle iç içe olabiliyor.
Memleketimizin kıymetini bilelim. Peki acaba biliyor muyuz?
Bu yaz, Yunan adalarına gitme fırsatını buldum. Bizim kıyılarımız, tabiat güzelliklerimiz, yemeğimiz ve eğlencemiz Yunanistan'la kıyas kabul etmez. Olumlu anlamda söylüyorum. Meselâ, Yunanistan'ın Bodrum'a benzer bir beldeye sahip olduğunu hiç sanmıyorum. Ama onlar, denize ve çevreye büyük özen gösteriyor.
Ya biz?
Bodrum'daki balık çiftliklerinin pek çoğu kaldırılmadı. Hâlâ, üst üste konut inşaatı, tabiatı bozma, çevreye zarar verme pahasına devam ediyor; altyapı ise aynı süratle gelişemiyor. Bodrum merkez, ayrı bir belediye; Mumcular, Türkbükü, Yalıkavak, Gündoğan, Ortakent, Turgutreis, Gümüşlük vs... her biri başına buyruk farklı belediyeler. Ayrı ayrı dükalıklar, muazzam bir rant... bu yüzden büyük bir denetimsizlik hüküm sürüyor. Susuzluğa çare için Milas'tan getirilecek suyun boruları yaz boyu döşendi. Milas- Bodrum yolu otoyol standardına kavuşturuldu; ama yapacak daha çok şey var. Her şeyden önce, çok sayıda belde belediyesi tek bir çatı altında toplanıp, tek elden idare edilmeli. Sıkı bir denetimle, çevrenin bozulması engellenmeli. Ve tabii, balık çiftlikleri güzel koylardan alınıp açık denize çıkarılmalı.