Türkiye, çok zor problemlerle karşı karşıya. Sadece ekonomik krizi kast etmiyorum. Ergenekon davası, kutuplaşma ve tartışmayı besliyor. DTP merkezlerine düzenlenen baskınlar ve göz altılar, normalleşme beklentilerine darbe vurdu. Öte yandan, Avrupa Birliği konusunda Kıbrıs Rum kesimi engel teşkil ediyor. ABD destekli Ermeni talepleri, Azerbaycan'ın "terk edilmişlik" duygusuna kapılmasına yol açıyor.
Acaba seçimlerden zayıflayarak çıkan bir siyasi iktidar, bu devasa meselelerin altından kalkabilir mi?
Tayyip Erdoğan'ın tatilde, sadece vücudunu değil ruhunu da dinlendirmiş olmasını ümit ediyorum. Maddeten ve manen bütün gücünü topladığı takdirde, daha kucaklayıcı ve yapıcı olabilir. Sorunları çözme hususunda farklı kesimlerle diyaloga girerse sonuca ulaşması da kolaylaşır. Gerginlikten bir türlü kurtulamayan ülkemizde sakin bir atmosferin oluşmasının gayreti, ilk başta Tayyip Erdoğan'dan gelmeli.
Bence, İlker Başbuğ modelinden yola çıkarak, basın mensuplarıyla bir sohbet toplantısı düzenlemesi, onların sorularını cevaplandırması, görüşlerini, endişelerini, beklentilerini paylaşması diyalogun ilk adımını teşkil edecektir. Başbuğ'un, İstanbul'da değil ama Ankara'da, gazetecilerin soru sormasına fırsat vererek yapacağı toplantı bence çok önemli. Aslında, demokratik bir ülkede, askerin siyasi ve sosyal konularda düşünce beyan etmesi yadırganır, fakat darbelerden gelen bir memlekette, TSK'nın büyük ağırlığı olduğu ve kamuoyunun da, politikadaki dengeleri bir anda sarsma gücüne sahip bir kurumun ne düşündüğünü merak ettiği unutulmamalı. Vatandaşın, genelkurmay başkanının ismini bile bilmeyeceği günler, mutlaka gelecektir. Tayyip Erdoğan'ın yerinde olsam, siyasetin sustuğu, askerin ise konuştuğu, üstelik, farklı fikirlere sahip her kesimden gazeteciyle diyalog kurduğu bir ülke görüntüsünden Türkiye'yi kurtarmaya çalışırdım.