Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Türkan Saylan'ı suçlamış; Başkent Üniversitesi kurucusu Mehmet Haberal'ı, havaalanına kadar gelmek suretiyle yolcu ettiği için de "Demirel'in siyasi hayatının lekelendiğini" söylemiş.
İddia böyle, ama Çelik bu ifadeleri kabul etmiyor. Aksine Demirel'in Haberal'ı yolcu etmesini "bir vefa örneği" olarak değerlendirdiğini söylüyor. Demirel'in Ergenekon'un arkasında durmasını ise, darbelere muhatap olan bir devlet adamına yakıştıramadığını, bu tavrını, siyasi hayatı üzerine düşen bir leke, bir gölge olarak gördüğünü belirtiyor. Ergenekon'un baş sorumlusu görülerek yargılananlara "emrinizdeyim" diyenleri eleştirdiğini, bu cümle ile, Türkan Saylan'ı değil bazı rektörleri kast ettiğini açıklıyor.
Çelik hangi rektörleri hedef aldı?
Açın Ergenekon dosyasını, deliller arasında bu isimleri bulursunuz.
Atatürkçü Düşünce Derneği Başkan vekili, Uludağ Üniversitesi eski rektörü Mustafa Yurtkuran, eşinin rektör seçilmesini, böylece kendisinin serbest kalıp, "emre amade olacağını" şu sözlerle ifade ediyor: "Sevgili komutanım. Değerli paşam. Benim en büyük amiralim. Sevgiler saygılar. O rektör olursa serbest kalacağım, himmetinize gelip teslim olacağım" (Yurtkuran'ın muhatabı, Ergenekon davasının tutuksuz sanığı, tümamiral İlker Güven.)
Giresun Üniversitesi rektörü prof. Osman Metin Öztürk de Veli Küçük ile konuşurken diyor ki: "Size tekmil vereyim. Komutanım burası sizin emrinizde ve hizmetinizde. Benden ne emrederseniz, her zaman emrinizdeyim, hizmetinizdeyim"
***
Davanın esasını karalamak amacıyla, üslup tartışması çıkaranların, anasını bırakıp danasıyla uğraşanların ağına, bu defa da Hüseyin Çelik takıldı. Kendisine, sürekli "Ergenekon'un 'Bir' numarasını" soracaklar. "Ben 'Bir' numara demedim, Ergenekon'un baş sorumluları diyerek, çoğul bir kalıp kullandım; yargılanan elebaşlarını kast ettim. Hiç çoğul, 'Bir numara' olur mu?" diye itiraz etse dahi, "ismi çıktı dokuza iner mi sekize?"