Seçimlerle ilgili yorumumu yarın sütunumda okuyabileceksiniz. Millet iradesinin en doğru kararı verdiğini düşünüyorum. Sabah erkenden oy kullanmaya gittiğimde, büyük bir kalabalıkla karşılaştım; herkes, vatandaşlık görevini yerine getirme şuuru içindeydi. Memleketin kaderinde söz sahibi olduğu bugünün kıymetini biliyordu.
Fırsat bulamadığım için, yazmadığım bir hususa temas etmek istiyorum. Yüksek Seçim Kurulu'nun " başörtülü sandık müşahidi olmaz" kararı yanlıştı. Hatta ben oyumu atarken, bu konuda ufak bir münakaşaya da şahit oldum. Biri dedi ki: "Etrafta ne kadar çok başörtülü hanım var, hepsi oy kullanıyor. Neden sandık başında durmaları yasak?" Diğeri cevap verdi: "Kamu görevi ifa ediyorlar, bu yüzden yasak." Beriki üsteledi: "Sandık başındaysak memur muyuz? Partilerimiz adına burada bulunuyoruz."
Çok şükür olay büyümedi. Herkes fikrini söyledikten sonra tartışma sona erdi.

***
Kampanyalar süresince, genel seçim havasını soluduk ama neticede bu bir mahalli seçim. Dolayısıyla, AK Parti açısından her halükârda "yola devam"...
Yolun devamında ne var? Anayasa değişikliği ve Ergenekon yargı sürecinin ikinci aşamasına geçilmesi. Tabii, bir de, ekonomik tedbirler.
Tayyip Erdoğan, asıl, 2011 genel seçimlerine hazırlanıyor. 2011'de de, "yola devam" vizesi alırsa, hiç şüphe etmeyin, 2012'de halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı olabilmek için kolları sıvayacaktır.

***



İftar yemeği fotoğrafı, 18 Kasım 2003'te, gizlice, Ergenekoncular tarafından çekilmişti. Milliyet gazetesine servis yapıldı. Sözde laiklik kalesi savunulurken, darbecilerin ekmeğine yağ sürülmüş oldu.

***



Mustafa Balbay'ın kıyamet koparan "Genç subaylar tedirgin" manşetini atmasından bir gün sonra, 24 Mayıs 2003'te, Milliyet gazetesi "Dört yıldızlı tepki" başlığıyla manşetten, aynı doğrultuda bir haber verdi. Manşetler, ikinci bir 28 Şubat hazırlığında, "silâhsız kuvvetler" olarak bir kısım medyanın görev yapmaya hazır olduğunu gösteriyor.