Piyasaya sürülen kasetler, kanunlara uygun elde edilmese dahi, bir devrin aydınlanmasına hizmet ediyor. Aslında, bildiğimiz olayların teyidini alıyoruz. Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, bu sahada hayli verimli çıktı. Galiba övünmeyi de seviyor.
İlk kaseti, Erkan Mumcu'ya verdiği talimatla ilgiliydi: "Oylamaya girme dedim, girmedi."
Son kasetinde, 28 Şubat'ın perde arkası var. Mesut Yılmaz ve dönemin cumhurbaşkanı Demirel ile yakın işbirliği içinde görünüyor. Ne demiş Yılmaz'a: "Size altın tepside iktidar teslim ediyoruz. Ama taleplerimiz olacak."
Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu'nun değiştirilmesinin yanı sıra, dokunulmazlığın sınırlandırılmasını ve 8 yıllık temel eğitimin gerçekleştirilmesini istemiş. Karadayı'nın tabiriyle, Yılmaz, "sırıtarak" dinlemiş bu sözleri. Demirel'e ise, "Erbakan mutlaka gitmeli" direktifini vermiş. Karadayı, "Ne desem onu yapıyorlardı. Hoca'ya ayrıl dedim, ayrıldı" diye sürdürüyor konuşmasını. O tarihte Dışişleri Müsteşarı olan Onur Öymen'le de, yakın irtibat halindelermiş. Genelkurmay 2. Başkanı ile gizli karargâhta çalışırmış Onur Öymen. "Haberimiz olmadan, Öymen, siyasi şeylik yapmaz" diyor Karadayı.
27 Mayıs'tan beri işin içinde olduğunu anlatıyor ve "Bu konuda sicilim bozuk" diye böbürleniyor.
Karadayı'nın kasetini dinleyince, "Sen neymişsin be abi" demek geçti içimden. Çok şükür etrafta pek kalmadı o ağır ağabeylerden. Şimdilerde, onlar ne derse, tereddütsüz yerine getirenlere de rastlamıyoruz. Günümüzdeki cevizler çetin çıktı.