12 Ocak sabahı Sultan Ahmet meydanındaki terör saldırısı meydana geldiğinde, Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevi'nin hikmet, aşk ve hoşgörü fikirleri üzerine bir konferans veriyordum. Konuşmamın sonlarına doğru, arkadaşlar İstanbul'da bir patlama olduğunu ve ölü ve yaralıların bulunduğunu haber verdiler. Kısa bir süre sonra intihar bombacısının bir DAİŞ teröristi olduğu ve olayda 10 Alman turistin hayatını kaybettiğini öğrendik.
DAİŞ'in neden Türkiye'yi hedef aldığını tahmin etmek zor değil. Türkiye örgüte karşı hem ülke içinde hem de Irak ve Suriye'de etkili bir mücadele yürütüyor. Diğer terör saldırılarında olduğu gibi burada da amaç kendince intikam almak, Türkiye'yi cezalandırmak ve aynı zamanda dehşet, kaos ve panik yaratmak. Böylece kendi korku krallıklarını herkese empoze edebileceklerini zannediyorlar ama yanılıyorlar. Türkiye bu vahşet örgütüne karşı hikmet ve kararlılıkla mücadele etmeye devam edecek ve onların tehdit ve saldırılarına boyun eğmeyecek. Bunun böyle olduğunu göstermek, hepimizin ortak sorumluluğu.
DAİŞ'li teröristin İstanbul'un ve dünyanın dini-kültürel sembollerinden biri olan Sultan Ahmet meydanına saldırması, bir tesadüf değil. O meydan DAİŞ zihniyetinin anti-tezini ifade ediyor: Aynı noktada buluşan dini inanç, medeniyet birikimi, kültürel çeşitlilik, çoğulculuk ve dünyaya açıklık. Milattan öncesine giden dikili taşları, Ayasofya'sı ve Sultan Ahmet'i, Türk-İslam Eserleri Müzesi, arastası ile bu meydan, pergelin ucunu kendi geleneğine saplamış ve bütün dünyaya selam eden Anadolu İslamının en canlı sembollerinden biridir. Teröristler bu alçak ve vahşi saldırı ile Türkiye'nin sembolize ettiği bu değerleri hedef almış oldular.
UNESCO, vefatının 850'nci yıldönümü münasebetiyle 2016'yı (Fuat Köprülü ile birlikte) Hoca Ahmet Yesevi Yılı ilan etti. Benim konuşmam da bu çerçevede planlanmıştı. Yesevi'nin hayatını ve eserlerini anlamak ve onun inanç, aşk ve hikmet hakkındaki mesajlarını 21'inci yüzyılda yeni kuşaklara aktarmak amacıyla yıl boyunca çeşitli etkinlikler düzenlenecek. Şiddet, terör ve barbarizmin kutsandığı, PKK destekçileri elinde estetize edildiği bir ortamda Yesevi'yi hatırlamak ve onun hikmet yoluna geri dönmek, DAİŞ, PKK ve benzeri örgütlere karşı en büyük panzehirdir aslında.
12. yüzyılda yaşayan ve Orta Asya'dan Anadolu ve Balkanlar'a kadar geniş bir coğrafyada yaşayan halkların manevi önderi olan Hoca Ahmet Yesevi, Türk dilinin ilk mutasavvıf şairidir. İçlerinde Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Baba İlyas, Somuncu Baba, İbrahim-i Gülşeni ve Niyazi-i Mısri'nin de olduğu birçok arif, mürşid ve şairi etkileyen Yesevi, Yesevilik yolunun da kurucusudur. Onun manevi fikirleri, hem Sünni-Nakşi hem de Alevi-Bektaşi geleneklerinin teşekkülünde önemli bir rol oynamıştır. "Divan-ı Hikmet" adlı şiir kitabında, iman, hikmet, aşk ve manevi seyr ü seferin en güzel örneklerini buluruz. Divan-ı Hikmet'in yeni ve tam metni Çağatay Türkçesi aslıyla birlikte Ahmet Yesevi Üniversitesi tarafından basıldı. Kitabın metnine buradan ücretsiz ulaşabilirsiniz:
http://www.ayu.edu.tr/index.php/news/622-divan-i-hikmet-hoca-ahmed-yesevi-kitabi-yayimlandi
Yesevi'nin sade ama deruni bir dille kaleme aldığı şiirleri, toplumun her kesiminden insana kuşaklar boyunca rehberlik emiştir. Tıpkı Yunus Emre ve Mevlana Celaleddin-i Rumi gibi Yesevi'nin öğretileri de inanç, aşk, hikmet, dostluk ve ilahi güzellik arzusunu bir araya getirir. Yesevi'nin derin inancı ve sonsuz aşkı, onu kendisi gibi düşünmeyen insanları da sevmekten alıkoymaz. "Hüküm" kavramından bahsederken, aslında onun ardındaki "hikmet"i açıklar. Kişi inancın hikmetini kavramadan imanın hakikatine eremez. Hikmeti bulmak için de aklın ve iradenin doğru şekilde kullanılması gerekir. Yesevi, Aristo'nun "Tüm insanlar tabiatları gereği bilmeyi arzular" (Metafizik, 980a) sözüne katılır ama hikmetin bizlere neyi bilmemiz gerektiğini öğrettiğini de söyler. Ona göre hakiki iman, aşk ve merhamete ancak akıl ve özgürlük sayesinde ulaşabiliriz.
Bir şeyin hikmetini anlamak, o şeyin manasını ve gayesini kavramak demektir. Daha önce bir başka vesileyle ifade ettiğim gibi; "Müslümanlar bugün bu hikmet anlayışını büyük ölçüde kaybettiler. Dini inanç; bereket ve zarafetten yoksun şekilsel törenler, adetler ve kurallara indirgendi. Kimileri dini savunmak adına insanlar hakkında, onların manevi ihtiyaçlarını anlamadan, hikmetten yoksun ölçüsüz ve sert hükümler veriyor. Bunlar İslam'ın şekilci, kaba-saba ve tek boyutlu yorumunu hakiki dinmiş gibi sunuyor. Hatta doğruluk adına zulüm, inanç adına kibir, hukuk ve kural adına kalpsizlik meşru gösteriliyor. Kimileri işi, dini savunmak adına saldırganlığı ve terörizmi haklı gösterme noktasına kadar ileri götürüyor. Bunların tümü, dinin hikmetine ve rahmet Peygamberi Efendimizin sünnetine aykırı şeyler."
Bugün hayatımızda ne kadar çok hüküm ve ne kadar az hikmet var. Bu fakirliğin ve kuraklığın ne kadar farkındayız acaba?
Şimdi hayatımızda hikmeti yeniden keşfetmenin zamanıdır. Bunu hem kendi manevi alemimiz hem de içinde yaşadığımız dünyanın selameti için yapmamız gerekiyor.
Son günlerde çirkin yüzünü bir kültür ve medeniyet sembolü olan Sultan Ahmet meydanında ve kadim şehrimiz Diyarbakır'da gösteren DAİŞ ve PKK terörüne karşı hikmet ve kararlılıkla mücadele etmek zorundayız. Bunun için de Hoca Ahmet Yesevi ve onun yolundan gidenlerin irşadına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
Terörizmi besleyen pek çok sebep var. Bunları tek bir nedene indirgemek elbette mümkün değil. Fakat bir yerden de başlamak zorundayız. Bu çerçevede DAİŞ'in Suriye'yi sığınacak bir liman ve militan toplama sahası olarak kullanmasını engellemek için Suriye savaşına bir anca önce son verilmesi gerekiyor. Aksi halde DAİŞ ve benzeri örgütler Suriye krizinden azami derecede faydalanmaya devam edecek. Aynı şey Suriye savaşını ve DAİŞ'le mücadele bahanesini kendi çıkarları için kullanan PKK için de geçerli.
Öte yandan şiddet içeren aşırılıkçı ideolojilerin önüne geçecek adımları da atmamız gerekiyor. "Nasıl oluyor da birileri barış ve rahmet dini olan İslamın adını kullanarak terör ve vahşet yapabiliyor" sorusunu hepimizin sorması gerekiyor.
Bu soruya verilecek en iyi cevap, Hoca Ahmet Yesevi gibi manevi önderlerin geleneğini ihya etmek ve genç nesillere inanç ve aşkın, adalet ve merhametin, kararlılık ve şefkatin ve adanmışlık ile hoşgörünün bir arada olabileceğini göstermek olacaktır. Aşırılıklar çağında akıl ile erdemin orta yolunu bulmak imkânsız değildir. Ama bunun için idrak, erdem ve sabra; bizleri insan yapan temel değerlere ihtiyaç var. Fanatizmin sefaleti, sadece şiddet içeren aşırılıkçı nihilizmi derinleştirir. Aklı ve ahlakı ayaklar altına alan sapkın ideolojilere ve şiddete karşı ancak hikmet, aşk, merhamet ve kararlılık ile karşı koyabiliriz.