Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de 11 Kasım'dan bu yana devam eden COP29 (BM İklim Değişikliği Konferansı) resmi toplantıları dün sona erdi. 197 ülkenin temsil edildiği ve yaklaşık 75 bin uluslararası katılımcının yerinde takip ettiği zirvenin iklim krizinin önlenmesine ilişkin çabalara ne kadar ve nasıl katkı sağlayacağı önümüzdeki günlerde netleşecek. Ondan önce Bakü'den izlenimlerimi ve uluslararası iklim çevrelerindeki yansımalarını aktarayım.
Socar Türkiye'nin davetlisi olarak takip ettiğim COP29'da Bakü yönetiminin en büyük çabası, iklim değişikliği ile mücadelenin finansmanı için etkili bir mekanizma oluşturulması konusunda odu. Ancak geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da söz konusu finansman mekanizması ile ilgili tatmin edici bir yol alınamadı. İklim değişikliği ile mücadele için gelişmekte olan ülkelere yönelik 1 trilyon dolarlık fon oluşturulması müzakerelerinde bağlayıcı bir karara varılamadı. Başta fosil yakıtlar olmak üzere yeşil ekonomi dönüşümü konusunda ülkeler ve şirketlerin elini daha çabuk tutmaları yönündeki söylemler ise yine havada kaldı. Hatta gelişmiş ülkelerin Paris İklim Anlaşması'ndan kaynaklı yükümlülüklerini bile yerine getirmedeki isteksizliklerinin giderek daha da belirginleştiğine dikkat çekildi.
Sadece çevresel faktörler ve karbon salımı ile ilgili hedeflerde değil eşitlik, barış ve adalet ile sosyal kalkınma konusu gerektiği kadar gündemde yer bulamadı. Başta Gazze, Lübnan ve Ukrayna olmak üzere sıcak çatışma bölgelerindeki insan hakları ihlalleri gibi başlıklarda kabul görecek sonuç metinlerini ben de merak ediyorum.
Yine her yıl olduğu gibi bu yıl da zirveye katılım için yapılan seyahatlerin yol açtığı karbon ayak izi çok konuşuldu ve sonunda ne olursa olsun tüm ülkelerin bir araya gelip iklim değişikliğini öncelikli gündem olarak ele almasının kazanımlarının daha fazla olduğuna işaret edildi.
Bugüne kadarki en geniş delegasyonla zirveye katılan Türkiye ise Avustralya ile girdiği COP31 evsahipliği yarışını sonuna kadar devam ettirdi. Dün her bir konu başlığı için yürütülen müzakerelerin sonuç metinleri hazırlanırken, COP31 evsahipliği konusunda hala bir açıklama yoktu. Dolayısıyla karar 2025'e yani COP30'un evsahibi Brezilya'ya kaldı.
Son bir izlenim de Bakü sokaklarından verelim. Konferansın yapıldığı bölgede ve Bakü sokaklarında Çinli ağırlığı söz konusuydu. Hal böyle olunca dünya ekonomisi içindeki payını önlenemez bir şekilde artıran Çin'in karbon salımına katkısı kadar yeşil ekonomi çözümleri de konuşulurken bir yandan da "Çinliler her yerde" yorumları yapıldı. Ben bile Bakü sokaklarını gezen iki iklim aktivisti Çinli ile fotoğraf çektirmeyi ihmal etmedim.
PTT'NİN YAYA KURYELERİ DÜNYAYI 10 KEZ TURLUYOR
COP29'dan bu kadar söz etmişken dün Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'nun katılımıyla Turkuvaz Medya Merkezi'nde gerçekleşen Sürdürülebilir Ulaşım Zirvesi'nden bahsetmeden edemedim. Bugünkü sayfalarımızda detaylı okuyacağınız zirveden sadece PTT Genel Müdürü Hakan Gülten'in konuşmasından en çok dikkatimi çeken bir rakamı paylaşayım. Kurumun etkileyici sürdürülebilirlik stratejisini anlatarak söze başlayan Gülten, PTT'nin yaya kuryelerinin her gün dünyanın çevresini 10 kez turlayacak kadar yürüdüklerine işaret etti. Ardından yaya kuryelerin bundan sonra dağıtımları scooter'larla yapacaklarını söyleyince bir an çocukluğumuzda yolunu gözlediğimiz bisikletli postacı amcalar gözümde canlandı.