Hollywood efsanelerinden Marilyn Monroe, fotoğrafçısı Milton Green ve eşi Amy Green ile birlikte New York'u ziyaret eder. Bu ziyaretin günümüz pazarlama dünyasına çok önemli bir kavram kazandıracağını bilmeden elbette. Amy Green sonradan yazdığı kitabında, New York caddelerini tanınmadan gezmenin tadını çıkaran efsane sanatçının bir süre sonra 'bakın şimdi beni nasıl tanıyacaklar' diyerek bildiğimiz Marilyn Monroe tavrı ve edasıyla yürümeye başladığını anlatıyor. Tabi, Monroe'nun bu hareketi sokaktaki herkesin efsanenin etrafını sarmasıyla sonuçlanıyor. Günümüz pazarlama dünyası buna Marilyn Monroe Efekti diyor. Kast edilen özetle; tek kelime etmeden, sadece özgüvenli ama kendine özgü duruşunla sıradanlıktan çıkıp olağanüstüye dönüşmek.
İşte milli sporcumuz Yusuf Dikeç'i Paris 2024 Olimpiyatları'nın yıldızı yapan buydu. Atıcılıkta neredeyse sıfır ekipmanla, gümüş madalya alan Dikeç, (ne kadar sürer bilmiyorum ama) tek kelime etmeden sadece kendine özgü duruşuyla dünya çapında bir üne kavuştu. Bir nevi 2024 Olimpiyatları'nın zafer simgesine dönüşen bu poz, sadece sosyal medyada gelip geçiçi bir trend olacak gibi pek durmuyor. Örneğin LinkedIN'e baktığınızda pazarlama dünyası çoktan bu duruşu kullanmaya başladı. Özellikle pazarlama guruları müşterilerine karmaşık ve büyük bütçeli kampanyalar yerine basit, özgün ve samimi bir kampanyanın nasıl daha etkili olacağını anlatırken Yusuf Dikeç'in duruşundan örnek veriyorlar. Bu konuda LinkedIN'de o kadar çok paylaşım gördüm ki spor dünyası unutsa bile pazarlama dünyası Yusuf Dikeç'i pek unutacağa benzemiyor.
Dahası var, Yusuf Dikeç sadece atış yaptığı sıradaki duruşuyla değil bir profil olarak da pazarlama dünyasına ilham veriyor.
Henüz keşfetmemişler için Yusuf Dikeç'ten öğrenebileceklerimizi şöyle bir sıralayayım:
Eli cebinde pozuyla dünyanın dikkatini çeken Yusuf Dikeç'in olimpiyatlardaki kişisel profil sayfasına da eklediği bir felsefesi var: "Başarıyı eliniz cebinizde elde edemezsiniz." Belki her şeyi bu kadar güzel yapan da bu cümledir.
Çünkü bu sözün sahibi Yusuf Dikeç, yıllar süren disiplinli çalışmanın meyvelerini işte bu özgüvenli eli cebindeki duruşuyla topladığının altını çizdi.
En donanımlı power rangers karakterlerini hatırlatan rakiplerinin aksine basit bir kulaklık ve günlük hayatta da kullandığı gözlüğü ile atış yapan Dikeç, pazarlamada 'basit en iyisidir' ilkesini hatırlattı. Yapay zeka destekli araştırmalar, raporlar, milyonlarca dolar akıtılan danışmanlar, karmaşık stratejiler ve daha neler neler... Hepsi Dikeç'in ortaya koyduğu bu duruşu yakalayabilmek için.
Bir diğer önemli ders de her zaman birinci olmak zorunda değilsiniz önemli olan farklılaşabilmek. Bunda hepimiz için mesajlar var.
En çok altı çizilmesi gereken konu ise samimiyet. Bugünlerde çabasız güzellik algısı yaratmaya çalışanların çoğunun düştüğü hataların aksine çabasız ya da umursamaz görüntü Dikeç'te özgüven olarak algılandı. Buradaki kritik kelime samimiyet.
Başarı her zaman karmaşık olmak zorunda değil iç güdülerinize güvenin, samimi olun, doğal yeteneğinizi özverili çalışma ile geliştirin.
İşte Dikeç'in başarısını özetleyen bu ilkeleri iş dünyası da yeniden keşfediyor/keşfetmeli. Haliyle önümüzdeki dönemde boş boş, olabilecek en avam içeriklerle ürün tanıtımı yapan etik yada herhangi bir ilkesel duruşu bırakın en basit bir konuda bir birikimi, bir başarısı olmayan ve hatta bir çabası bile olmayan kimi influencer'ların yerini gerçek ilham kaynağı sporcuların aldığını görürsek şaşırmayın. Bakarsınız sosyal medya da böylece gerçek bir pazarlama alanı olur ki bence geç bile kaldı!