Son günlerdeki tartışmalara baktığınızda yazının başlığı biraz sert gelebilir. Acele etmeyin, sonuna kadar okuduktan sonra tekrar düşünün. Olimpiyatlardı, erişim engeliydi derken, gündemde biraz geriye düştü ama geçenlerde yaşadığımız dijital kıyameti ya da IT'ci tabiriyle 'mavi kıyameti' asla unutmamalıyız. Microsoft'un tedarikçisi CrowdStrike'ın güncelleme yaptığı sırada ortaya çıkan sıkıntıların havalimanları ve hastaneler dahil dünyada neredeyse tüm dijital sistemleri çalışmaz hale getirdiği günden söz ediyorum. Sistemler aynı gün geri gelse de 'mavi kıyamet' ülkeler için büyük bir uyarı olarak okunmalı. Neden böyle söylediğimi işin uzmanlarından dinleyelim. Mavi kıyametten sonra Türkiye'nin ilk yerli ve milli self-servis bulut yönetim platformlarından DT Cloud'un üst yönetim ekibiyle buluştum; DT Cloud Genel Müdürü Serdar Yokuş ve Uluslararası İş Geliştirme Başkanı Dr. Safa Uslu. Önce Serdar Yokuş söze girdi ve "Şu sıralar birileri ısrarla bir III. Dünya Savaşı'ndan söz edip duruyor. Bana sorarsanız adı (şimdilik) III. Dünya Savaşı değil ama şu anda dünya zaten savaşta; Dijital Dünya Savaşı. Son zamanlarda sıklaşan dijital sıkıntılar da işte bu savaş kaynaklı" deyiverdi. Sonra da hızlıca 'Türkiye'nin verisi Türkiye'de kalmalı' vizyonunun da ne kadar isabetli olduğunu ortaya koyan şu tespitleri yaptı:
Microsoft, Google ve Amazon... Bu üç şirket şu anda dünyanın verisinin 3'te 2'sini elinde tutuyor. Türkiye dahil her ülke için durum aynı.
1800'lerde madencilikte yaşanan sömürgecilik akımını şimdi dijital anlamda yaşıyoruz. Kısacası veri sömürgeciliği çağındayız.
Tıpkı soğuk savaş dönemindeki gibi bir düşmanlaşma ve kutuplaşma var dünyada. Bir yandan da küreselleşme ve özgürlük söylemleri devam ediyor.
İşte böyle bir dünyada var olmanın tek yolu ülkelerin yerli, milli ve global teknoloji şirketlerinin olmasından geçiyor. Yerli şirketlerin global olmaları uluslararası varlık göstermeleri genel kabul görmeleri açısından gerekli.
Dijitalleşmenin en önemli kısmı veri yönetimi. Bu alanda yerlileşmede kısa vadede kaybedebiliriz ama uzun vadede mutlaka kazançlı çıkarız.
Biz 3.5 yıl önce bir hayal kurduk hyperscaler (büyük ölçekli) bulut şirketi olmak için yola çıktık. Amazon, Google gibi bulut hizmeti veren şirketlerin hizmetlerini veren bir şirket kurduk.
Evet, onlar 250 farklı hizmet veriyor biz ise şimdilik 40 farklı hizmet verebiliyoruz. Onlarla aynı seviyede değiliz üç büyüklerle aynı kalitede hizmeti yerli ve milli bir şirketten üstelik yüzde 40-60'a varan oranlarda daha ucuza alma imkanı sunuyoruz.
Tam bu noktada araya giren Dr. Safa Uslu da dünyada internette yaşanan tekelleşmeye dikkat çekti. Ülkelerin dijital servislerde dışa bağımlılığa çok dikkat etmesi gereken bir zamanda olduğumuzu söyleyen Uslu'nun sözleri ezber bozan nitelikte: "İnternette sürekli bir özgürlükçü söylem öne çıkıyor ama kendisi tekelleşiyor. Bugün aslında kimsenin söylemek istemediği bir gerçek var; internet dijital özgürleşme değil tekelleşmedir. Her ülkenin ve tabii her şirketin bir 'B' planı olmalı. Biz DT Cloud ile şimdilik global rakiplerimizle aynı seviyede değiliz ama olabilecek potansiyelimiz var. Önemli olan bu. Türkiye savunma sanayiinde nasıl dışa bağımlılığını azalttıysa yerli ve milli teknoloji şirketleriyle de dijital bağımlılığını azaltmalı. Gelecekte verisine sahip çıkan ve kendi çipini üreten ülkeler kazanacaklar."
İşin uzmanı isimler bu kadar kesin konuşunca benim de aklıma ister istemez o meşhur soru geldi; sahi biz hem kendi verimize hem de ülkemizin verisine gerçek anlamda ne zaman sahip çıkacağız?