Hepimiz Cumhuriyet'in 100. yılına tanıklık eden çok şanslı çocuklarız...
Sizi bilmem ama ben küçükken, yeni bir bin yılın başlangıcı 2000 yılında kaç yaşında olacağımı, bir de Cumhuriyet'in 100. yılında yani 2023'te kaç yaşında olacağımı hesaplayan çocuklardandım. 2023'te nasıl bir Türkiye'de yaşayacağımı düşünür, dünyanın nasıl bir yer olacağını merak ederdim. Önceki gün ikinci çeyrek büyüme rakamları geldiğinde aklımdan nedense çocukken yaptığım bu hesap geçti. Çünkü ilk çeyrekteki yüzde 3.9'luk büyümenin ardından 2023'ün ikinci çeyreğinde yakaladığımız yüzde 3.8'lik büyümeyle ülke olarak önemli bir psikolojik eşiği atladık. Milli gelirimiz 1 trilyon doları aştı.
Bunun ne zaman olacağı, trilyon dolarlık ekonomi eşiğini ne zaman aşacağımız da, ekonomi gazetecisi olarak merak ettiğim bir başka konuydu. İşte istikrarla ve sabırla yürütülen çabanın sonucu karşımda duruyordu. Artık trilyon dolarlık ekonomiler kulübündeydik ve buradan geri dönüş yok.
Bu psikolojik eşiğin Cumhuriyet'in 100. yılında aşılması çok daha anlamlı elbette. Ülkemize bundan daha güzel bir 100. yıl hediyesi düşünemiyorum. Zira 2023 hiç kolay bir yol olmazken, bugüne bizi getiren süreç de hiç kolay değildi. Sadece 6 Şubat depremlerinin şiddeti bile birçok ülkenin kolay kolay toparlanamayacağı büyüklükte iken ve küresel ekonominin ihracatı ve finansal piyasaları nasıl zorladığı ortadayken, yakalanan bu büyümenin kıymetini bilmeli ve sürdürülebilir olması için daha da fazla çalışmaya devam etmeliyiz diye düşünüyorum. Hem büyüme, hem Cumhuriyet sevincimiz sonsuza kadar sürsün.
***
ÇİN, ALMANYA, BÜYÜME VE THE ECONOMİST
İkinci çeyrek büyüme rakamlarına göre Çin yine büyümede yüzde 6.3 ile dünyanın en hızlısı. Türkiye ise OECD ülkeleri içinde ikinci ve G20 ülkeleri arasında da üçüncü sırada. Ancak buna rağmen Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde 'Erdoğan Gitmeli' kapağı ile hangi siyasetçinin Türkiye için daha iyi (!) olduğuna karar veren The Economist Dergisi'ne göre Çin'de işler hiç iyiye gitmiyor. Türkiye'de biliyorsunuz zaten hiçbir şey iyi değil!!!
Derginin bu haftaki kapağında ne tesadüftür ki dünyanın büyüme şampiyonu Çin var. Çin Devlet Başkanı 'Şi'nin (Jinping) Düşen Modeli' başlığı ile Çin ekonomisine yönelik şu aralar sık sık gündeme gelen sıkıntılara ilişkin bir analiz yapılmış. Aslında ilk bakışta bunda bir sorun yok gibi görünüyor. Zaten bütün dünya Çin ve Hindistan'ın büyümesindeki sıkıntıları konuşuyor.
Ama The Economist'in iki hafta önceki Almanya analizini ya da daha önceki sayılarda yaptığı Türkiye ekonomisine yönelik analizlerini hatırlayınca insanın aklına ister istemez, derginin sevdiği liderler ve sevmediği liderler diye bir ayrım yaptığı geliyor. Örneğin Almanya'daki ekonomik zorluklardan Alman siyasetçiler değil de genelde global ekonomi sorumlu. Hatta Çin ve Rusya suçlu. Ama Çin'in kötüye gitmesinden nedense devlet başkanı sorumlu. Bakınız derginin Almanya'yı hasta adam ilan ettiği sayısına.