Tarihimize asrın felaketi olarak geçecek 6 Şubat depremleri ve yıkımı, ne kadar büyükse yaraları sarmada gösterdiğimiz dayanışma da o kadar büyük. Çünkü daha depremin ilk saatlerinde bu topraklarda Nene Hatun'ların hep var olduğunu gördük. Öyle bir zaman ki bizler evlerimizde yorganımıza sarılmaya utandık, ağladık. Depremzedeler kendisine ulaşan bir ceketin cebinde bulduğu eldiveni, gofreti görünce ağladı. Tabi ağlatan ne eldiven, ne de gofretti. Hepimizi ağlatan birbirimize hissettiğimiz sıcacık kardeşlik duygusuydu. Bu karşılıklı samimi gözyaşları var ya; işte bence Türkiye'nin en büyük gücüydü bu.
Turkuvaz Medya Merkezi'nde gerçekleşen Türkiye Tek Yürek canlı yayınında toplanan 115 milyar liranın üzerindeki bağış da bunun başka bir kanıtıydı. 7 saatlik canlı yayında 9 milyonu aşkın SMS gönderildi. Bu Türkiye'de neredeyse iki haneden birinin bağış kampanyasına katıldığını gösteriyor. 115 milyar lira da dünyada toplanan en büyük bağışlar arasında.
200'ü aşkın televizyon ve 500'ün üzerinde radyoda yayınlanan bu muazzam dayanışma gecesinden hafızalarımıza kazınan sadece rakamlar değil. Pek çok önemli an var dile getirmemiz gereken. Ama ben bugün gelecek umutlarımı coşturan çocukların bağışlarından ve finansal okuryazarlığımızı artırmak için oluşan bir fırsattan söz etmek istiyorum.
Dünyada buna üç kumbara metodu diyorlar. Bu metotta özetle çocuklar harçlıklarını üç farklı kumbarada biriktiriyorlar. Biri harcama (spending) kumbarası. Bu kumbaradaki paralarla çocuklar hemen kısa sürede almak istedikleri şeker, çikolata, dergi ya da kalem-silgi gibi ihtiyaçlarını karşılıyorlar. İkinci kumbara, biriktirme (saving) kumbarası. Bu kumbarada çocuklar daha uzun vadeli bir hedef için örneğin bisiklet, bilgisayar, oyun konsolu gibi daha pahalı şeyler için para biriktiriyorlar. Böylece hem bir hedef belirliyorlar, hem de bu hedefe ulaşacak şekilde bir plan uygulamış oluyorlar. Üçüncü kumbara ise paylaşma/yardım (sharing) kumbarası.
İşte bu belki de ne önemli kumbara. Bu kumbarada çocuklar ihtiyaç sahibi olanlara yardım etmek için para biriktiriyor. Bu kadar basit bir metotla para yönetimi aşılanan çocuklar elbette yarın işlerini, şirketlerini de bu şekilde yönetiyorlar. Toplum olarak hep Türkiye'de yeterince sermaye olmamasından şikayet eder ve bireysel birikim alışkanlıklarının bu noktada geliştirilmesi gerektiğini dile getiririz. Birikim alışkanlığı özellikle çocuk yaşta aşılandığında bireylerin hayatı ve ülke ekonomisi için son derece olumlu sonuçlar doğurabiliyor.
Türkiye'nin tek yürek olduğu o gecenin yıldızı kumbarasındaki parasıyla devasa holdinglere geride bırakan koca yürekli çocuklardı. Ben bankaların yerinde olsam hazır kültürümüzün temel taşlarından dayanışmaya çocuklarımızdan bu kadar güzel bir örnek gelmişken, bu fırsatı değerlendirirdim. SABAH'ın da manşetine taşıdığı bu çocuklara üç kumbara gönderir, bir kampanya başlatırdım. Bunu birikim yapmaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız olan şu günlerde tüm ülkeye yayardım.
Aşk olsun çocuklar size, hepimize büyük bir ders verdiniz. Tıpkı üç kumbara metodunun ardındaki strateji gibi bizler bugün tek yürek önce acil ihtiyaçlarımızı karşılıyoruz, sonra da uzun vadeli hedeflerimizi hayata geçireceğiz, şehirlerimizi yeniden inşa edeceğiz.
Paylaşmaya gelince onu zaten çocuklarımız gösterdi; genetik mirasımız, bundan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz!