Ödül törenlerinde, ödül alanların konuşmaları her zaman ilgimi çekmiştir. Genelde alanında önemli başarılar elde etmiş bu kişilerin anlattıklarında önemli dersler olur. İnsanların çok yoğun duygular yaşadığı bu anlarda uzun bir konuşma olmasa da kime, nasıl teşekkür ettikleri bile bazen önemli mesajlar içerir. Yaşar Holding'in Onursal Başkanı Selçuk Yaşar adına verilen Selçuk Yaşar Ödülü'nün bu yılki kazananı Eren Bali'nin konuşması da işte bu önemli dersler çıkarılabilecek türden bir konuşmaydı.
Öncelikle ödülünü Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Feyhan Yaşar ve Başkan Yardımcısı İdil Yiğitbaşı'nın elinden alan Bali'nin alçakgönüllü duruşuna vurgu yapmak gerek.
Ödülünü aldıktan sonra Feyhan Yaşar'ın konuşmasını sahnede dinleyen Bali'nin hali tavrı, milyar dolarlık şirketler kurmuş birinden çok, 'daha yapacak çok işim var' diyen bir gir-i şimcinin tavrı gibiydi. Feyhan Yaşar, 'bilim, birlik, başarı', mottosuyla gelecek nesillere ilham olması için bu ödülü verdiklerinin altını çizerken, Bali'nin anlattıkları ise imkansızlıkların nasıl yıldırmaması gerektiğine dikkat çeken bir ders niteliğindeydi.
Bugün online eğitimde dünyanın önemli oyuncularından biri olan Udemy'nin Kurucusu Bali, "Hayatımda beni bugüne getiren 3 hikaye var" diyerek söze başladı.
Bali'nin unicorn olmuş (Udemy'den sonra kurduğu Carbon Health'in değeri 3 milyar doların üzerinde) birkaç girişimin kurucusu olma yolunda kendisine katkı sağladığını söylediği 3 hikayesi şöyle:
Birinci Hikaye:
Birinci hikayede, ailemin ve annemin büyük payı var. Ben ilkokulu Malatya'nın bir köyünde tek derslikli bir okulda okudum. Annem o köyün tek öğretmeniydi ve 1'den 5. sınıfa kadar tüm öğrencilere aynı sınıfta aynı anda ders veriyordu. Pratiği özetle şöyleydi; önce birinci sınıflara bir şeyler anlatıp, ödev verip, sonra diğer sınıfa geçiyordu. İşte bu dönemde ve daha sonra öğrenciliğimin farklı dönemlerinde yaşadıklarım bana eğitimin ne kadar önemli olduğu gösterdi. Ama ben bu durumu yani yokluğu sadece engel olarak görmüyorum. Hep bunu aşmanın yollarını aradım. Eğitimin eşit bir şekilde herkese ulaşması konusuna bu yüzden bu kadar çok kafa yordum.
İkinci Hikaye:
Biz Malatya'da yaşadığımız dönemde yaz aylarında ailece kayısı toplardık. Bunun sonucunda elde ettiğimiz kazancı nasıl harcayacağımıza yine ailece karar verirdik. Ortaokula başladığım yaz kazandığımız parayla 'tatile mi gidelim yoksa bir bilgisayar mı alalım' diye oylama yaptık. Özellikle ben interneti duymuş, bilgisayarda internette neler yapılabileceğini çok merak ediyordum. Annemin de beni desteklemesiyle o yaz kazandığımız parayla bir bilgisayar aldık. İşte bununla birlikte matematiğe olan ilgim daha da arttı ve matematik olimpiyatlarına katılıp gümüş madalya kazandım. Bu da hayatımın önemli bir hikayesidir. Çünkü eğer internet olmasaydı matematik olimpiyatlarında sorulan sorulara ulaşamazdım.
Üçüncü Hikaye:
Üçüncü hikaye, hepimizi ilgilendiriyor; herkesi eşitleyen dijital dönüşüm. Türkiye gibi benim de yaşım genç. Yeni gelen nesil, teknolojiye çok yatkın, dijitalleşmede de bir ivmelenme var. Türkiye'nin yapacağı çok iş var. Benim de yapacağım çok iş var. Hepimizin hikayesi teknoloji ve dijital dönüşüme hangi hızda uyum sağladığımızla ilgili.