Anadolu'nun 7 bin yıl öncesine kadar giden dokumacılık mirasının ortaya konduğu Dokuma Atlası sergisinin açılışı için Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeyiz. PCR test sonuçlarımızın bir kez daha kontrol edildiği Beştepe Sergi Salonu'nun girişinde, maske değişimi, davetli listesi derken tatlı bir telaş var. Aralarında tasarımcıların ve sanatçıların yer aldığı katılımcıların çoğunluğu kadın. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Eşi Emine Erdoğan'ın himayesinde yürütülen Türkiye Dokuma Atlası Projesi'nin paydaşları olarak Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle ve İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçılar Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz de orada.
Serginin daha girişinde Anadolu'nun binlerce yıllık mirasa sahip dokumalarının büyülü havası sizi hemen sarıyor. O kadar ki daha açılış olmadan sergi alanında hızlı bir tur attım.
Bölgesel rotalar izlenerek Türkiye'nin hemen her ilinden 151 farklı dokuma türüne ait kumaşların geçmiş ve bugünkü yorumlarını gördüm.
Sergiyi gezerken, 'acaba bu dokumalar hangi bebeğin kundağı oldu, hangi gelini güzelleştirdi ya da kimler kimler oturdu bu döşemelerin üstünde' diye sormadan edemiyorsunuz.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un da katıldığı açılış töreninde ise Emine Erdoğan'ın söyledikleriyle Türkiye Dokuma Atlası projesinin önemini bir kez daha anladım.
Emine Erdoğan "Anadolu'nun, 7 bin yıl önce başlamış dokuma yolculuğuna yeni kilometreler eklemek için buluştuk" diyerek başladı söze ve bakın konuşmasından neler öğrendim:
*Türk Dokumacılığı, milletimizin serüveninden derin izler taşır. Selçuklu ve Osmanlı döneminde nam salan dokumalarımız, dünyada 'Türk Kumaşı' diye tanınmıştır.
Öyle ki, gören tüm seyyahları hayran bırakan Ankara Sof'u, seyahatnamelerde methedilecek kadar akılda kalmıştır.
Evliya Çelebi, Ankara Sof'undan uzun uzun bahseder.
Uyandırdığı hayranlık yüzünden, birçok ülke Ankara Tiftik Keçilerinin peşine düşmüş, kaçırmaya kalkmıştır.
Bir gizem olan, Edirne Kırmızısı'nın sırrını çözmek için, Batı'dan ajanlar gelmiştir.
"Geleneksel sanatlarımızın yitik birer hazine olmaması, bizim onları göz önünde tutmamıza bağlı" diyen Emine Erdoğan'ın 'yitik hazine' ifadesi oldukça dikkat çekici.
Ancak bugün dünyada her bir saniyede bir kamyon kıyafetin çöpe atıldığını ya da yakıldığını aktaran Emine Erdoğan'ın özellikle sürdürülebilirlik ve atık yönetimi konusunda aktardığı bilgiler daha da dikkat çekiciydi. Bu önemli bilgileri ve her dokumayla tek tek ilgilenerek sergiyi gezen Emine Erdoğan'ın sürdürülebilir moda, ileri dönüşüm ve sanat ile ilgili tasarımcılarla yaptığı sohbeti bir başka yazıda aktarmak üzere şimdilik burada kesiyorum.
ANADOLU DESENLERİ YURTDIŞI YOLCUSU
Açılış töreninden önce İTHİB Başkanı Ahmet Öksüz ile biraz sohbet etme imkânı buldum. Öksüz, dokumaların 3 ay Ankara'da sergilendikten sonra 3 ay da İstanbul'da sergileneceğini sonrasında ise sergiyi yurtdışına taşımayı hedeflediklerini söyledi. İlk etapta hedef New York, Londra ve Paris moda haftalarında boy göstermek.