TARIM ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Türkiye'nin sağlık hizmetlerinin yanı sıra pandemi sürecini tüm boyutlarıyla ele aldığına ve her alanda gerekli önemleri almaya devam ettiğine dikkat çekti. Vatandaşa, "Kimse endişe etmesin, gıda da bolluk var, bugün pandemiye dünden daha hazırız" mesajı veren Pakdemirli, "Herkes sağlığını korumaya ve işlerinin devamına odaklansın" çağrısı yaptı. 2020 sonuna kadar oldukça yoğun bir gündemi olan Tarım Bakanlığı'nın yeni projelerini SABAH'a anlatan Pakdemirli ile sektörün büyüme performansından, neden gıda ithalatı yapıldığına, çiftçinin teknolojiyle ilişkisinden, gıda israfına kadar pek çok konuyu konuştuk.
-Dünya ile birlikte Türkiye de pandemide ikinci dalga olasılığına karşı her türlü hazırlığını yapıyor. Dilerseniz pandemi sürecinde gıda tedariği kapsamında yürüttüğünüz faaliyetlerle başlayalım. Önümüzdeki dönem için ne tür önlemler aldınız?
Öncelikle, pandemiyle alakalı hiç kimsenin gıda tedariğine ilişkin bir endişesi olmasın. Türkiye bugün pandemi sürecine dünden daha hazır. Hatta geçen yıla göre gıda bolluğumuz var. Şu anda sadece Türkiye'yi değil farklı ülkeleri nasıl besleriz buna bakıyoruz. Çünkü elimizde gıda bolluğu var ve bu fazla olan ürünleri, hangi ülkeye, nasıl ihracat ederiz bunu planlıyoruz. Dolayısıyla gıdamız her anlamda bol, vatandaşımız bunun endişesini taşımasın, hastalığın bulaşmasıyla ilgili gerekli önlemleri almaya odaklansın. Ayrıca geçen mart ayından bu yana yaşanan süreçte pandemiyle ilgili ciddi bir deneyimimiz oldu. Bu birikimimizle birlikte pandemi gibi anormal belirsiz bir süreci daha iyi yönetme konusunda daha da hazırlıklıyız.
-Sözüne ettiğiniz gıda bolluğu neden kaynaklanıyor?
Biz Tarım Bakanlığı olarak bu yılın başında Çin'de Covid-19 virüsü ile alakalı gelişmeleri çok yakından takip ettik. Henüz ülkemizde hiçbir vaka yokken, gıda tedariği, tarımsal üretimin devamlılığı ve hasat süreçlerinin aksamaması konusunda gerekli önlemleri almaya başladık. Bunun için üreticiler ve perakende sektörünün önemli oyuncularıyla bir araya geldik. Hatta bazıları, 'Vaka var da açıklanmıyor mu' diye sorular yöneltti. O dönem cevabımız şu oldu; 'Şu an için bir vaka olmasa da bu virüsün ülkemize gelmesi kaçınılmaz, bunu mümkün olduğu kadar geciktirmeye ve geldiğinde de her açıdan hazır olmayı hedefliyoruz' demiştik. Şimdi de duruşumuz aynı. Hal böyle olunca yani üretimde bir aksama yaşamadan gerekli tüm adımları attığımız için bu yıl tarımda ilk çeyrekte yüzde 2.6, ikinci çeyrekte de yüzde 4 büyüdük. Ancak pandemi nedeniyle ülkemize gelen turist sayısındaki azalma ve vatandaşımızın da evdışı tüketimindeki düşüş nedeniyle otel, restoran ve cafelerin ihtiyacı azaldığı için gıdada bir bolluk oluştu. Biz şu an bunu Ticaret Bakanlığımız ile işbirlikleri yaparak ihraç etmek üzere planlamalar yapıyoruz.
-Tarımdaki bu büyüme hedeflenen rakam mıydı?
Evet, bu hedefimizin gerisinde değil, bu yılın ilk yarısında hedeflediğimiz gibi büyümüş olduk. Elbette bunda ortaya koyduğumuz stratejilerin ve diğer kamu kurumlarıyla birlikte atılan doğru adımların katkısı büyük.
-Tarımda yıl sonuna ilişkin hedef ve öngörüleriniz neler?
2 Biz uyumayan bir bakanlığız, 7/24 saat uyumadan faaliyeteyiz. Hem de Türkiye'nin her köşesindeyiz hem de sel, farklı doğal afetler, orman yangını, don, kuraklık, bunların hepsine anında müdahale için sürekli alarmda olan bir kurumuz. Biz zaten yıl 365 gün alarmda olduğumuz için inşallah tabi daha kolay atlatacağımız pandeminin olası ikinci dalgasına da şu ana kadarki birikimimizle birlikte daha da hazırız. Bence vatandaşımız da daha bilinçli olduğu için onlar da daha dikkatli. O nedenle biz bir yandan pandemiyle alakalı önlemlerimizi alırken bir yandan da hedeflerimizi yerine getirmenin gayreti içindeyiz. 2020 sonuna kadar yapacağımız çok işimiz var. Gündemimiz çok yoğun.
-Neler var gündeminizde biraz açar mısınız?
Örneğin Geleceğe Nefes kampanyamız kapsamında 2020 sonuna kadar 83 milyon ağaç dikme hedefimiz vardı. Bundan vazgeçmedik ama bunu pandemi dolayısıyla zamana yayabiliriz. Sosyal mesafeyi koruyarak ağaç dikmeye devam edeceğiz. Yıl sonuna kadar orman köylüleri ve orman kalkındırma kooperatiflerine 2.8 milyar TL ödememiz olacak. 28 ilde 28 bal ormanı ve 200 köyde tıbbi-aromatik bitki bahçeleri kuracağız. Çiftçimize tohum desteği yapacağız, 1 milyon dekarlık nadasdaki araziye ekim başlatacağız. 350 bin dekar ek araziyi sulamayı açacağız, 3.5 milyon dekarlık alanda arazi toplaştırmayı bitireceğiz. 8 ilde 15 bölgeyi orman koruma alanı ilan edip toplam koruma alanını 280'e çıkaracağız. 7 ilimizde balık üretimi için yeni alanları üreticiye tahsis edeceğiz. Arı üreticilerine de milyonlarca destek verceğiz. Özetle yıl sonuna kadar aralıksız çalışmaya devam edeceğiz.
GIDA İTHALATI KATMADEĞERLİ İHRACAT İÇİN
Muhalefetin de zaman zaman dile getirdiği gıda ithalatıyla ilgili değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? Türkiye gıdada kendi kendine yetmiyor mu?
Bir defa en başta şunun altını çizelim, Türkiye gıdada kendi kendine fazlasıyla yeten bir ülkedir. Ancak gıda ve tarım konusu maalesef günlük siyasi hayatımızda çok sık speküle edilen bir konu. Tabi ki bir ülkenin özellikle buğday gibi stratejik ürünlerde kendi kendine yeten bir ülke olması önemli ve biz de yetiyoruz. Peki, neden buğday ithal ediyoruz, ithal ettiğimiz gıdayı biz mi yiyoruz? Hayır, biz bunu ürün haline getirip ihraç etmek için alıyoruz. Konu çok açık ve net; biz ithal ettiğimiz ürünü katma değerli ürüne dönüştürüp ihraç ediyoruz.
-Bizim kendimiz için ithal ettiğimiz gıda yok mu?
Var tabi ki, her ülkenin her ürünü kendisi üretmesi mümkün değil, gerekmiyor da zaten. Örneğin Türkiye ejder meyvesini üretmeye uygun bir ortam olmayabilir. Bunu ithal edebilir. Bunda bir sakınca da yok zaten. Ama rakamları çarpıtmamak, gerçeği olduğu gibi yansıtmak önemli. Türkiye'nin 48 milyar dolarlık bir tarımsal gayri safi milli hasılası var. Çok beğenilen herkesin örnek verdiği Hollanda'nın tarımsal gayri safi hasılası 17 milyar dolar. Yani bizim Hollanda'nın 3 katı bir tarımsal gayri safi milli hasılamız var. Onların 100 milyar dolar ihracatı var. Türkiye'nin ise 12.6 milyar dolar ithalatı ve 18 milyar dolar da ihracatı var. Bunun anlamı Türkiye tarımsal ürün ithalat-ihracat dengesine baktığınızda yüzde 150 kendi kendine yeterli bir ülkedir. 200'e yakın ülkeye, 7 bine yakın tarımsal ürünü ihraç eden bir ülkeyiz. Ne kadar ithalat yapıyorsanız o kadar da ihracatı artırmak yönünde bir gayretin olması lazım. Ve biz 20 senede ithalatı ülkeye milyarlarca dolar katma değer sağlayacak şekilde yaptık. Yani buğdayı ithal ettik ne yaptık bundan un yaptık, makarna, bisküvi yaptık ve dünyaya ihraç ettik. Biz un ihracatında dünyada birinci sıradayız, makarna ihracatında ikinci sıradayız. Bu kadar büyük bir başarı varken bunu bir başarısızlık tablosu gibi göstermek büyük bir çarpıtma. Türkiye gıdada kendi kendine yetiyor. Türkiye'de 20 milyon ton buğday üretimimiz var, 18 milyon ton tüketimimiz var.
20 MİLYON İNEĞE E-KÜPE
-Tarımda katma değer ve verimin artırılması kapsamında birçok inovatif projeleriniz oldu. Bu kapsamda var mı bizimle paylaşacağınız yeni bir proje?
Belki çok klişe olacak ama durum şu, tarımda 4.0'ı hakikaten önemsiyoruz. Çiftçimizin de teknolojiyle arası çok iyi. Verinin iyi kullanımıyla ve yeni teknolojiyle üretim ve verimi artıracak 2 mega projemiz var biri e-küpe, diğeri de elektrikli traktör. Her iki projemiz de artık son aşamasında. Yakın bir zamanda bunların verimimize etkilerini göreceğiz. E-küpe bildiğiniz bir cep telefonunu bir büyükbaş hayvanın kulağına asmak gibi. Bununla üretici büyükbaşın bulunduğu konumdan kalp atışlarına, tansiyonuna, kızışma döneminden, hangi ilaçları kullandığına karar her türlü bilgiye sahip olacak. Sadece kızışma dönemini üreticinin doğru yakalamasıyla hayvan doğumunda yıllık yüzde 10-15 verim sağlanacak. E-küpe de ilk pilot denemeleri başarıyla geçti, şimdi 20 binlik pilota doğru gidiyoruz. Yılsonuna kadar 20 milyon büyükbaşa e-küpe takılacak. Elektrikli traktörün ise seri üretimi devam ediyor. Bu sene sonuna kadar seri üretim bandından bazı traktörleri alacağız. Önümüzdeki yıl bunları 81 ile yayıp inanılmaz bir talep patlamasıyla karşılaşacağımızı düşünüyorum çünkü günü 200-250 lirayla günü geçiren çiftçi 20 liralık şarjla günü geçirebilecek.
1609 FİRMA, 3605 ÜRÜN İFŞA EDİLDİ
-Hileli gıda ile mücadele konusunda firmaları ifşa ediyorsunuz. İfşa etkili oluyor mu?
İfşa gerçekten etkili bir yöntem. 2012 yılından bu yana 1609 firmaya 3605 farklı ürünü ifşa ettik. İfşaları sonuna kadar devam ettireceğiz. Ama bazen ifşa yeterli olmuyor bu konuda etkili cezalarla caydırıcı olunması gerekiyor. Cezaların arttırılması konusundaki yasa tasarısını gazi meclisimize götürdük. Bazen firmalar cezayı ödeyip yoluna devam ediyor çünkü elde ettiği gelir daha fazla. Meslekten mene kadar giden sıkı bir ceza sistemi getirmeyi istiyoruz.
HEDEF 83 MİLYON AĞAÇ
-Geçen yıl önemli bir ağaçlandırma kampanyası başlatmıştınız, ne oldu o ağaçlar tuttu mu?
Geleceğe Nefes kampanyamız kapsamında geçen yıl 13.8 milyon ağaç diktik. Yüzde 80-90 oranında diktiğimiz ağaçlarda bir tutma oranı oluyor. Önümüzdeki günlerde bu diktiğimiz ağaçların durumunu paylaşacağız. Şimdilik altında piknik yapacağımız boyda değiller ama 10 yıl içinde gölgesinde oturacağımız boya gelecekler. Hedefimiz bu yıl 83 milyon ağaç dikmekti. Buna ulaştığımızda kendimizi başarılı sayarız. Pandemi dolayısıyla 83 milyon ağaca ulaşamayabiliriz. Ama bu hedefi zamana yayarak mutlaka yakalamayı planlıyoruz.
GIDAYI BANKA VE BAĞIŞLA KORUYACAK
-Gıdanı koru kampanyası da dikkat çeken projelerinizden biri…
Ecdadımızın bize öğrettiği gibi gıda israfını önlemeyi amaçlıyoruz. Maalesef gıdada çok büyük bir israf var. Bugün 20 milyon ton buğday üretiyoruz bunun üçte birini çöpe atıyoruz. Hem evde, işyerlerinde hem de dışarıda gıda israfını önlemek istiyoruz. İlk lansmanı yaptık, israfı önlemeye dönük ikinci aşama gıdayı kurtarmak ya da yeniden dağıtmak. Üçüncü amaç eğer tüketicim mümkün değilse hayvan yemi olarak değerlendirmek ve bu da olmazsa geri dönüşümünü sağlamak. Bunun için bir farkındalık oluşturmayı hedefliyoruz. Önce akıllı alışveriş, doğru saklama ardından da gıda bankacılığı ve gıda bağışı şeklinde mekanizmalarla halkımızı tanıştıracağız.
'ZARAR ETMEYECEĞİZ' SÖZÜMÜZÜ TUTTUK
-Ürün bolluğu olunca fiyatları düşmesi söz konusu oluyor. Bu noktada üretimin planlanması ve fiyat dengesini nasıl korudunuz?
Bizim çiftimize verdiğimiz bir sözümüz vardı. Çiftçimizi hiçbir ürün grubunda, ne hububatta, ne bakliyatta, ne sebze-meyvede, ne ette ve ne de sütte zarar ettirmeyeceğiz demiştik. Geçen yıl itibariyle de bu sözümüzü tuttuk. Bu yıl da sözümüzü tutmak istiyorduk tabi ki. Gerek regülasyon kuruluşlarımızla, ithalat-ihracat dengesiyle biz çiftçinin zarar etmemesini bu yıl da sağlamayı başardık. Örneğin limonun ihracatı, soğanın ihracatı, patatesin ihracatında dedik ki önce bize lazım. Bizim ihtiyacımız görüldükten sonra ihracatına müsaade ederiz dedik. Ve özellikle pandemi döneminde limonsuz, patates-soğansız kalmadık. Bu sene özellikle hasat gelir gelmez baktık ki ürün çok bol hemen patates-soğanın ihracatına izin verdik ve bunları başlattık. Ticaret bakanlığı ile koordineli bir şekilde bu işlemleri de yürüttük. Yani aktif ürün takibi, tarımsal işgücünün mobilizasyonu, tüketici psikolojisinin iyi yönetimini iyi yaparak, gıda sanayi, perakende zincirleri ve lojistik hizmet sektörüyle çok iyi ilişkiler kurarak bu yıl gıda tedariğini dünyada en iyi yöneten ülkelerden biri olduk diyebilirim.
DİTAP'TA BİRİNCİ İL İZMİR BİRİNCİ ÜRÜN ZEYTİNYAĞI
-Bakanlı olarak Dijital Tarım Pazarı (DİTAP) projesini başlattınız, 4.5 ayda elde ettiğiniz sonuçları paylaşabilir misiniz?
DİTAP kapsamında 4.5 ayda 47 bin 500 üye 110 milyon TL ciro 6 bin doğrudan satış ilanı gerçekleşti. Doğrudan satış yapan ilk 10 il arasında İzmir ilk sırada yer aldı. İzmir'i Denizli, Manisa, Muğla takip etti. İlk 10 ürün arasında da zeytinyağı, buğday, fındık, ceviz, kiraz, bal yer alıyor. Projeyi 81 ile yayacağız. Şu an bankalarla görüşüyoruz projeye finansman boyutunu da katacağız.
YENİ HAZİNE ARAZİLERİ SONBAHAR EKİMİNE YETİŞECEK
-Üretimin aksamaması için pandemi sürecinde çiftçiye ne tür destekler verildi?
Nisan mayıstaki çiftçi borçlarını yılsonuna kadar erteledik. Sokağa çıkma yasağının olduğu dönemde çiftçilere özel izin belgeleriyle ürütemin ve hasatın aksamamasını sağladık. Çiftçi desteklerinin yüzde 75'ini ödedik. Bazı illerde boşluk vardı 21 ilde yazlık ekim yaptık, sonbahar için tohum destekleri veriyoruz. Kullanılmayan hazine arazilerinin kullanıma açılması için yeni bir tebliğ üzerinde çalışıyoruz. İlgili bakanlıklarla görüşüyoruz. Bunların sonbahar ekimlerine yetiştirilmesini sağladık.