Donald Trump, 20 Ocak'ta Amerika Birleşik Devletleri'nin 47. Başkanı olarak yemin edip resmen görevine başlayacak. Şu an resmen ABD Başkanı olmasa da yemin törenine kadar söylediği her söz uluslararası siyasette suların ısınacağını gösteriyor.
Trump, bir önceki başkanlığı döneminde gözdesi olan Grönland'ı tekrar gündeme getirdi. Ancak bu kez Grönland ile yetinmeyeceğini göstermek için Panama Kanalı ve Kanada'nın da ABD topraklarına dâhil olmasını istediğini açıkça söyledi.
İngiliz Milletler Topluluğu'nun en büyük ülkesi alan Kanada'nın ülkenin 51. eyaleti olması gerektiğini söyleyen Donald Trump, istifa etmeden önce kendisini ziyaret eden Kanada Başbakanı Justin Trudeau'ya "Kanada Valisi" hitabıyla seslendi.
Donald Trump'ın hedefindeki son bölge, dünyanın en önemli deniz geçiş noktalarından biri olan Panama Kanalı'ydı. Kanalın ABD denetimine geri verilmesini isteyen Trump, kendisine olumsuz cevap veren Panama liderini sosyal medya hesabı üzerinden tehdit etmeyi de ihmal etmedi.
Donald Trump, Beyaz Saray'a geçmeden savurduğu bu tehditlerin içini dolduracak hamleleri de yapacağını, Kanada'ya getireceği ek vergi haberleriyle gösterdi.
İlk göz ağrısı Grönland'a da oğlunu yollayarak nabız yoklayan Trump, Danimarka'nın kraliyet armasını değiştirip adayı da ülkesine dâhil etmesiyle duracak gibi görünmüyor.
Aslında hem sosyal medyada hem de uluslararası basında Donald Trump'ın bu çıkışları "şov veya saçmalık" olarak görünse de ABD'nin yeni başkanı hem Çin hem de Rusya ile mücadele etmek için ayrıca dünya ticaretindeki hegemonyasını sürdürmek istiyor.
Hem Kanada hem de Grönland zengin yeraltı kaynaklarının yanı sıra Arktik Okyanusu'nun anahtarı olmaları açısından da ABD'nin yeni başkanının radarına girdiler. Trump, küresel ısınma sonrası dünyanın en zengin enerji kaynaklarından biri olacak bölgeyi Çin ya da Rusya'ya kaptırmak istemiyor.
Panama Kanalı ise ABD'nin hazırlayıp işlettikten sonra kendi eliyle Çin'e teslim eder noktaya getirdiği bir ticaret kapısı. Donald Trump için Panama ile imzalanan uluslararası anlaşmanın hiçbir önemi yok. ABD bu üç bölgeyi almak için her türü numarayı çevirecektir.
İlginç olan, Trump'ın bu açıklamalarına uluslararası kuruluşların göstermelik dahi olsa bir tepki göstermemesi. Bu hamlelerin asıl muhatabı olan Çin'in ne yapacağını ise zaman gösterecek.
Bir an için Erdoğan'ın Somali, Libya ve Suriye'nin Türkiye'ye bağlanmasını teklif ettiğini düşünelim. NATO ve BM'de toplantı üstüne toplantı yapılır, dünyanın pek çok ülkesi açıklama yapmak için birbirleriyle yarışırdı.
Üstelik bu üç ülkede de ABD'nin yeni başkanının tekliflerinden farklı olarak Türkiye'ye bağlanmayı isteyen milyonlarca insan olması kopacak fırtınayı engellemeyecekti.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Hilal Kaplan | Trump'ın genişleme politikası