Silahlı bir grubun bastığı Tekel bayisindeki vahşetin görüntüleri, kamuoyunun kanını dondurdu. İki gün önce, gece saatlerinde Murat Ö., Azat Ö., Tarık Ö., Servet Ö. isimli 4 silahlı saldırgan, bir tekel bayini basıp Yunus Emre Erzen ve Batuhan Bayındır'ı önce darp edip sonra vurarak öldürdü, Yusuf Erzen'i de ağır yaraladı. Polis ekipleri kayıplara karışan saldırganları yakalamak için çalışma başlattı ve zanlılardan Murat Ö. yakalandı.
Basına yansıyan bilgilere göre iki grup arasında alacak meselesi varmış, ilk maktul silahına davranmış, saldırıya uğrayan iş yerinde bir pompalı tüfek, iki tabanca ve 50 adet mermi bulunmuş. Yani mesele göründüğünden de vahim. Ancak bu detayların hiçbiri kamuoyunu birinci derecede ilgilendirmez.
Kamuoyunun öncelikli derdi güvenli bir ülkede yaşamaktır. Mafyavari oluşumların cirit atıp İstanbul'u vahşi batıya çevirdiği, ateşli silahların bu kadar kolay devreye girebildiği bir durum kaygı vericidir. Bu noktada asli sorumluluk ise iktidardadır.
Yasaların boşluk bırakmayacak şekilde net, cezaların caydırıcı olacak kadar sert uygulanması noktasında kanun yapıcılara ve adalet mekanizmasına büyük görevler düşmektedir. Devletin asli görevi asayişi sağlayıp can ve mal güvenliğini temin etmek ise, varlığını sahada hissettirmesi şarttır. Hemen her ay başka bir asayiş sorunu haberinin geldiği bu ilçe başta olmak üzere yetkililerden kamuoyunu tatmin edecek icraatlar bekliyoruz.
Sosyal medyada katilin Atatürk, Selahattin Demirtaş ve İsmail Saymaz paylaşımları üzerinden mevzunun siyasete çekilmesini de tasvip etmediğimi belirtmeliyim. Katilin veya maktulün ailesinde benzer ya da karşıt siyasi görüşler bulabilirsiniz. Burada mevzuyu özünden uzaklaştırmadan asayiş boyutunu önceleyerek eğilmek zorundayız.
Bahsi geçen siyasi eğilimin belki sosyolojik analiz açısından bir anlamı olabilir. Fakat bu ikincil gündemdir. Öncelik insanımızın can ve mal güvenliğidir; bu sağlandıktan sonra sabaha kadar işin sosyolojik ve siyasal veçhelerini konuşuruz. Odak noktasını kaçırmamak hepimizin hayrına olur.