CHP'nin Halk TV ile sözleşmesini iptal etmesi muhalif cepheyi ikiye bölmüştü. Ancak esas deprem etkisi yaratacak olan ise başka. İpucunu Kemal Kılıçdaroğlu, belediye başkanlarıyla olan toplantıda dile getirmiş: "Köşe yazarları üzerinden parti içi meseleler tartıştırılıyor. Ben kimin nereden, ne kadar maaş aldığını iyi biliyorum."
Herhalde Kılıçdaroğlu, bu sözlerle CHP'ye yakın gazetecilerin maaşlarını aldıkları gazete ve televizyonlardan bahsetmiyor. Bu sözlerin çağrıştırdığı esas nokta, artık şüyuu vukuundan beter hâle gelen İmamoğlu'nun medyayla girdiği fondaşlık ilişkileri olabilir.
Kimi gazetecilerin Youtube kanallarının, kimisinin internet sitesinin, kimisinin de sadece istedikleri pozisyonu destekleyecek şekilde yazıp konuşmaları için fonlandığı uzunca bir süredir medya kulislerinde dile getiriliyordu. Yani dananın kuyruğu henüz kopmadı.
Diğer yandan yine CHP'li kimliğiyle bilinen gazetecilerden de ilginç açıklamalar gelmeye başladı. Mesela Enver Aysever de "Halk TV'nin tapusu CHP'nindir. Cumhuriyet Halk Partisi'nin seçmenindir" diye başladığı konuşmasında televizyon üzerinden CHP'li belediye başkanlarının "haraca bağlandığını" iddia etti.
"Ya bunu yaparsın ya da sizin aleyhinize yayın yaparız diye tehdit ettiniz" dediği Halk TV yönetiminin bazı illerde siyaset dizaynına giriştiğini de ekledi.
Öte yandan Halk TV'nin demirbaş sunucularından Ayşenur Arslan, CHP'nin kanalını finansal olarak desteklememesini "sansür" diyerek izleyiciye şikâyet etti.
"Başka hangi kanallarla parasal anlaşmalar yaptınız? Onlarınki devam ediyor mu? Ediyorsa neden sadece Halk TV?" diyerek serzenişini sürdüren Arslan, demokratik bir ülkede bir siyasi partinin kendilerini fonlamamasını "basın özgürlüğü" kapsamında ele alan ilk kişi olarak da tarihe geçti.
CHP'deki hâllerin içler acısı olduğunu düşünüyorsanız, bir de CHP fondaş medyasının hâllerine bakmanızı öneririm.