Küresel çapta tahıl azlığı gıda krizine, petroldeki dalgalanma enerji krizine ve enflasyondaki durdurulamaz yükseliş ekonomik krize işaret ediyor. Böylesi bir vasatta ülkemiz de üretim-istihdam- ihracat odaklı bir ekonomik modelle gelecek sıkıntılara hazırlanıyor.
Halkın birinci gündemi ekonomi. Gözler hükümetin temmuz ayında emekli ve memur maaşlarına yapacağı yaklaşık % 40'lık ara zam haberinde. Zira mevcut ekonomik konjonktürden en çok etkilenen kesim ücretli çalışanlar. Bu minvalde Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun da toplanıp asgari ücrete zamla alakalı bir müjde vermesi çok isabetli olur.
Öte yandan muhalefet edilebilecek onca mevzu varken 6'lı masanın birinci gündemi ekonomi değil. Hâlâ parlamenter sisteme dönüşü birinci öncelikleri olarak sunuyorlar. Yani ezkaza iktidar olsalar halkı tekrar referanduma götürüp, mümkünse sistemi değiştirip, sonra da başbakan ve yeni Meclis için bizi tekrar sandığa çağıracaklar. Tüm bu politik dalgalanmalar yaşanırken ortaya çıkacak olan otorite boşluğu sırasında Irak, Suriye ve Yunanistan'dan gelecek olası tehditlerle nasıl baş edileceği de, ekonominin nasıl düzeltileceği de meçhul.
Muhalefetin yerel iktidar bağlamındaki pratikleri de ümit verici değil. Mesela bugün ülkemizin ilk beş büyükşehir belediyesinin dördü (İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya) CHP'nin yönetiminde. Ellerinde devasa bütçeler var. Fakat örneğin, içlerinde en ucuz toplu ulaşım hizmetini sunan AK Partili Bursa Belediyesi. Yine misal, AK Partili Konya Belediyesi tam iki yıldır toplu ulaşıma zam yapmıyor.
Dahası, devlet evde kullandığımız elektrik ücretinin % 50'sini, doğalgazın % 75'ini sübvanse ederken, bazı bakanlıklardan bile daha fazla bütçeye sahip İBB, bu rakamın üzerine % 23 zam yaparak halka satıyor. Yani belediyesin, kâr edebilirsin ama bu fahiş zammı yaparak aslında halkın gündemine dair hiçbir derdin olmadığını da kanıtlıyorsun. Öğrencilere ulaşımı zamsız yapma vaadi verip üç kez neredeyse arka arkaya zam yapmış olmaları da bahsi diğer...
Ankara Belediyesi de ulaşıma % 44 zam yaptı ama daha fecisi 30.000 işçisinin sözleşmesini, vaat ettiği zammı vermemek için feshetmiş olmalarıydı. Sendikadan istifa baskısından tutun da zorla imza almaya değin pek çok zorbalıkla belediyenin kendi çalışanına yaptığı bu zulüm de kayda geçti.
Muhalefetin ekonomik sıkıntı çekenlere sözcü diye kürsüye çıkardığı kişiler de ne kadar beceriksiz ve koordinasyonsuz olduklarının delili gibi değil mi? Ya İYİP ya CHP üyesi çıkan bu kişilerin içinden teknede fotoğrafı olanı mı dersin, gece kulüplerinde eğlencelerden yeni paylaşım yapmış olanları mı? Gerçekten geçim sıkıntısı yaşayan vatandaşın sözcülüğünü yapmaktan bile aciz kalan, bu dağınık ve kaotik muhalefet, ekonomik sıkıntıların olduğu bu dönemde bile umut vaat etmeyi başaramıyor.