Ege Denizi'nde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gerçekleştirdiği en büyük birleşik müşterek tatbikat olan Efes-2022 sahasından Yunanistan'a seslendi Cumhurbaşkanı Erdoğan:
"Adaları silahlandırmaktan vazgeçmeye davet ediyorum, şaka yapmıyorum, ciddi konuşuyorum. Yunanistan'ı tıpkı bir asır önce olduğu gibi pişmanlıkla sonuçlanacak hayallerden, söylemlerden ve eylemlerden uzak durması, aklını başına alması konusunda tekrar ikaz ediyoruz. Kendine gel."
Ertesi gün bir Yunan televizyonuna çıkan, rozetini bizzat Kılıçdaroğlu'nun taktiği emekli büyükelçi Yalım Eralp ise şöyle diyordu:
"Üç binin dışındaki adalar Yunanistan'ındır. Türkiye bunu yıllarca kabul etti. Bunu tehlikeye sokmak diplomaside Türkiye'yi 'mütecaviz devlet' durumuna düşürür. Çünkü efendim diyoruz ki o adayı saymadı Lozan'da, bu adayı saymadı. Yanlış hatırlamıyorsam Akdeniz'de 2900 küsür ada ve adacık var. Şimdi bir anlaşmanın bütün bu adaların listesini sayması söz konusu değil. Lozan 3 binin dışındaki adaları beğenelim beğenmeyelim Yunanistan'a vermiştir."
Konu hakkında konuşan diğer CHP'liler de istisnasız Yunanistan ile gerilimi Türkiye'nin çıkardığını ve bunun "seçim oyunu" olduğunu dile getiriyorlar. Gerçekten öyle mi, Türkiye "durduk yere" mi tepki veriyor, bakalım:
Yunanistan, aslında kademe kademe 1960'lı yıllardan itibaren Ege adalarında ağır silahlandırmaya gidiyor. Hatta bazı adalara savaş uçaklarının kullanabileceği hava üslerinin yanı sıra deniz üsleri de inşa etti. Bazı adalarda tümen, bazı adalarda ise tugay seviyesinde birlik bulunduran Yunanistan'ın adalardaki toplam asker mevcudunun 50 ila 100 bin arasında olduğu tahmin ediliyor.
Oysa Ege Adaları'nın silahlandırılması, 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşmasıyla, 1947 yılında ise Paris Antlaşması'yla kısıtlandırılmıştı. CHP'nin "nas" gibi savunduğu Lozan Antlaşması'nda, söz konusu adaların bazıları için isim de verilerek "hiçbir deniz üssü kurulmayacak, hiçbir istihkam yapılmayacak" ve hatta "Yunan askeri kuvvetleri, askerlik hizmetine çağrılmış ve bulundukları yerde eğitilebilecek normal asker sayısından çok olmayacağı gibi, jandarma ve polis kuvvetleri de, bütün Yunan ülkesindeki jandarma ve polis kuvvetlerine orantılı bir sayıda kalacaktır" hükümleri mevcuttur.
Paris Antlaşması'nın 14. maddesinin 1. paragrafı, "On İki Ada" başlığı altında da Meis Adası dahil 14 ada ismen sayılarak "askerden arındırılacak ve öyle kalacaktır" şartı getirilmiştir.
Uluslararası düzenlemelere rağmen Doğu Ege adalarını silahlansızlandıran Yunanistan, Türkiye'ye, Lozan Barış Antlaşması'nın, adalar üzerinde egemenliği düzenleyen maddelerini sona erdirme hakkı verebilir. Bu durumun Türkiye'ye, sayıları yaklaşık 18'i bulan Doğu Ege Adaları üzerindeki egemenlik meselesinin Yunanistan ile tekrar müzakere edilmesini talep etme hakkı tanıyacağı değerlendiriliyor. Bu nedenlerle Türkiye, Yunanistan'ın Doğu Ege'de bulunan ve hukuken silahlandırmaması gereken adaları silahlandırmasına ve muhtemel hukuki sonuçlarına dair son yıllarda daha sert resmi açıklamalar yapıyor ve uluslararası düzlemde mücadele ediyor. Etmeyelim mi?
Gelecek sene seçim olacak diye hükümet, ülkemizin Mavi Vatan'daki menfaatlerini savunmayı bir kenara bırakıp, Yunanistan'ın her geçen ay daha da dozu artan askerî hareketliliğine ve tehdidine karşı susmalı mıdır?
CHP'liler, Yunanistan'la aynı pozisyona düşmeden önce biraz da bu büyük resme baksalar ve açılanın 89 yıllık eski bir defter değil, tam da bugünün hesabı olduğunu görseler keşke. En azından kendi ülkelerinin menfaati için bunu yapmalılar.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz