Amerika, İran'ın Hamaney'den sonraki ikinci adamını ve uluslararası nüfuz yarışındaki en kilit komutanını öldürdü.
Süleymani, İran'ın dış operasyonlarını yöneten 'başarılı' bir isimdi. Başarısı, katilliği ile doğru orantılıydı.
İran Şiası, varlığını Sünni karşıtlığı üzerine kurduğu için, İran nüfuzunun yayılması için engel teşkil edebilecek her şey düşmandı.
Buna Sünni direniş gruplarını çökertmek kadar, Sünni nüfusun çok olduğu yerlerde nüfusu azaltmak için katliam yapmak ve demografik yapıyı değiştirmek de dahildi.
Bir yandan İran'ın ruhani lideri Amerika'yı "Büyük Şeytan" ilan ederken, diğer yandan "yetenekli Bay Süleymani", Bush dönemindeki Afganistan işgaline direnen Taliban'ı çökertmek için Amerika'ya istihbarat sağlıyordu.
Dönemin Amerikan Dışişleri Bakanlığı üst düzey yetkilisi Ryan Crocker, Süleymani'ye cevap veren İranlı bürokratlarla Cenevre'de buluşmaları hakkında şöyle diyor:
"Cuma günü uçardım ve Pazar günü geri dönmüş olurdum. Böylelikle kimsenin İran'la görüştüğümüzden haberi olmazdı.
"Hacı Kasım" dedikleri Süleymani'den emir alıyorlardı." Amerika ve İran, işgale direnen Taliban'a karşı 'ortak savaşı' böyle yürütmüşlerdi.
Yine Bush dönemindeki işgalde, ABD ve İran, çökmüş Irak devletinde nüfuz sahibi olmak için yarıştı. Süleymani, Şii direniş gruplarını silahlandırıp yönetti.
Ama aynı zamanda Amerika'ya direnen Sünni grupların üzerine de ABD ile beraber çöktüler.
Ardından DEAŞ belası geldi.
DEAŞ, kendisini Şii karşıtı olarak konumlandıran ama 'ilginçtir' en çok Sünni kanı elinde olan terör örgütlerinden biridir. DEAŞ, aynı Taliban gibi İran ve ABD için ortak düşman oldu. Böylelikle Süleymani'nin adamları hem Irak'ta hem de Suriye'de birlikte savaştılar.
Amerikan hava kuvvetleri sivilleri acımasızca bombaladı ve Süleymani'nin yönettiği çeteler de açılan alanda hakimiyet sağladı.
Musul, Felluce, Ramadi, Halep ve nice diyar yerle bir oldu; hayalet şehire çevrildi.
Obama döneminde yayılmacılığını büyük boyutta artıran İran, Kasım Süleymani ve Irak'taki ikinci adamı El Mühendis'e düzenlenen suikastle, Trump döneminin o kadar rahat geçmeyeceğini anlamış oldu.
İran, kendi vatandaşı sivil Kürt protestocuları bile asarken, PKK-YPG ile mücadelemize köstek olmak için elinden geleni yaptı. Hem Zeytindalı hem de Barış Pınarı harekâtında İran destekli milislerin provokasyonuna maruz kaldık.
Tüm bunları Türkiye, İran'ın nükleer enerji mücadelesine destek verirken ve ABD'nin İran yaptırımlarına karşı eleştirel tavrımızı korurken yaşadık. Şimdi İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Türkiye'ye, "ABD'ye karşı birlikte direnelim" diye çağrı yapıyor.
Biz zaten çıkarlarımızın gerektirdiği her alanda ABD'ye direniyoruz, Sayın Ruhani.
15 Temmuz'da İranlı muhafızlar sevinç çığlıkları atarken, tanka tüfeğe F-16'ya çıplak ellerimizle direniyorduk mesela. Yine direniriz.
Ama sizin ikyüzlü politikalarınızın sonucuna kesilen faturaya da bizi dahil etmenize izin vermeyiz.