7 Haziran seçimlerinde HDP tarihindeki en büyük sandık başarısına imza atarak %13 oy almıştı.
PKK, bir ay sonra üç polisimizi uykusunda şehit ederek çözüm sürecinin ipini çektiğindeyse gıkları çıkmadı. Bilakis 6-8 Ekim kalkışması başta olmak üzere siyaseti şiddetle zehirleyecek ne kadar yıkıcı eylem varsa imza attılar.
Canlı bombaların cenazelerine gitmekten, PKK'lı teröristleri açıkça övmeye kadar terör yardım ve yataklığını siyaset yapmaya tercih ettiler. Bugün HDP'li Belediye Başkanlarının Kandil'den talimat almadığına herhangi bir HDP'li inanır mı? Öyleyse neyi tartışıyoruz?
Devlet, Mehmetçiği Güneydoğu'da ve Suriye'nin kuzeyinde canıyla mücadeleye yönlendirirken, iki mücadelenin de kilit illeri olan bu yerleri Kandil'in yönetimine bırakmasını mı? Demokrasinin gereği bu muymuş? Geçiniz.
İspanya'da Katalanlar şiddete başvurmamış olmalarına rağmen bağımsızlık referandumu yapmaya kalktılar diye devletin nasıl daldığını iyi hatırlayın:
İspanyol polisi, sabahın erken saatlerinden itibaren referandumun sandıklarının bulunduğu yerlere baskın yaptı, hatta bazı sandık bulunan okulların camlarını kırdı, göstericilere karşı plastik mermiyle müdahale etti ve kelepçeleyerek tutukladı.
Katalan Bakanlar tutuklandı.
Eski Katalonya Özerk Yönetimi Başkanı Carles Puigdemont Belçika'ya kaçtı.
Avukatları, Bakanların arkadan kelepçelendiğini, aç bırakıldıklarını ve onlara sürekli İspanyol marşının dinletildiğini iddia etti.
Ayrıca referanduma destek veren Katalonya'daki 712 belediye başkanı hakkında da soruşturma açıldı.
Ne var ki Avrupa Konseyi'nde geçen sene yapılan "Baskı altındaki belediye başkanları" toplantısında onların hiçbirinden söz edilmedi. Kim konuşuldu dersiniz?
Elbette Türkiye'de yargılanan HDP'li ve BDP'li belediye başkanları.
Dün kayyım atamaları hakkında endişelerini bildiren Avrupa'da İspanya'nın Katalonya hakkındaki tutumu üzerine ya destek açıklanıyor ya da susuluyor. Bence İspanya kadar demokratik olsak yeter.