Serdar Tuncer, bir yazısında dindarca yaşamanın, Allah'ın koyduğu hükümlere teslim olmaktan geçtiğini anlatmış. Yazma motivasyonu ise, Kurban Bayramı'nın ilk günü Twitter'daki bir numaralı etikete "kurbankatliamdır" cümlesini taşıyanlara tepki göstermek.
Nitekim ben de aynı gün şöyle yazmıştım:
"Salem'de masum kadınların 'cadı' denilerek infaz edilmesinden bile 'bayram' çıkaranlara itiraz etmeyip kostüm giyer dolaşırlar.
Yılbaşında hindi katliamı dediklerini de duymazsınız.
Öz-sömürgeciliğin bu kadar içselleştirilmiş, bu kadar aleni bir türü sanmıyorum olsun." Tuncer, yazısında onlarca örnek vermiş ama Ertuğrul Özkök, her zaman yaptığı gibi yazıdan özenle bir cümleyi çekip polemik yapmış. Cümle şu: "Benim inandığım Allah dört eşle evlenmeye müsaade etmez' diyen (biri) ... dini kendi aklına uydurmaya çalışmaktadır ve halt etmektedir".
Özkök de bundan yola çıkarak, benim de içlerinde olduğum dört kadın yazarın buna ne diyeceğini soruyor.
Soruya, etraflıca cevap veririm ama bu cevabı nerede ve nasıl verdiğimin şartlarını Özkök belirleyemez.
Bu yazının konusu da dört eş meselesi olmayacak. Şu olacak:
Özkök, yazısında benden "Bilgi Üniversitesi psikoloji, sonra da Boğaziçi sosyoloji yüksek lisans, 37 yaşında..." diye bahsetmiş. Peki, ben Bilgi Üniversitesi'nde yasaksız okurken, benim gibi yüzlerce genç kızın eğitim hakkının elinden alınması çağrısını yapan ve "Bilgi'ye başörtülüler giriyor" diye okulu ihbar edip YÖK'ü göreve çağıran gazeteyi kim yönetiyordu?
Tabii ki Özkök!