Amerikan Başkanı Lyndon Johnson hakkında anlatılan bir hikâye vardır. Kendisi ABD Kongresi'ne girme yarışındayken, asistanını yanına çağırır ve rakibi hakkında bir domuzu da içeren iğrenç bir dedikoduyu yaymasını ister. Asistan şaşkındır, "buna dair hiçbir delilimiz yok ama efendim" der. Johnson nettir: "Olsun, onun yalanlandığını duymak istiyorum." CHP adayının kampanyasını takip ederken aklıma ister istemez bu anekdot geliyor. Zira nerdeyse her gün yeni bir yalan haber dolaşıma sokuluyor. Bunu bazen bizzat CHP adayı yapıyor; bazen onun kesin destekçisi olduğunu bildiğimiz isimler.
Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki (İBB) odasına kendisinin getirdiği Atatürk tablosunun indirildiğini basına söylediler. Ertesi gün, yardımcılarının İBB'ye gelerek tabloyu kendilerinin aldıkları video kaydı basınla paylaşılarak bu iddia yalanlandı.
Katıldığı bir programda, "Şehit itfaiye erini ziyarete gittim, İBB sitesinden onu bile kaldırmışlar" diye ağladı. İBB, aynı gün haberin olduğu yerde durduğuna dair link paylaşarak açıklama yaptı.
"İBB'de 1798 makam aracı var" diye bir iddia yaydı. Ertesi gün İBB, bu rakamın içinde otobüslerden cenaze nakil araçlarına, işçilerin kullandıkları kamyonetlerden ambulanslara, hasar tamir araçlarından zabıta araçlarına değin belediye bünyesindeki tüm araçların olduğuna ilişkin ayrıntılı bir rapor yayınladı.
CNNTürk'te katıldığı programın ertesi, kendisini çeken kameramanların işten atıldığını Halk TV canlı yayınında söyledi. CNN de yapımcı firma da hiçbir kameramanın işine son verilmediğine dair açıklama yayınlamak zorunda kaldı.
Ancak nafile. Doğru ayağa kalkana dek, yalan dünyanın etrafını dolaşıyor ve CHP adayının güvendiği de tam olarak bu.
Hem kendisini her şartta mağdur gibi göstermiş oluyor, hem AK Parti'nin tüm enerjisini kendisini yalanlamaya harcamasını sağlıyor hem de işin doğrusunu araştırıp gerçeklerle konuşmak gibi 'zaman israfı' işlerle uğraşmıyor.
Üç yanlışın bir doğruyu götürmesi gibi, AK Parti'yi de bu sonsuz yalan döngüsüyle 'götürmeyi' umuyor.