Osmanlı'nın büyük Fatih'i, Fatih Sultan Mehmed Han'ın, Hz. Peygamber için yazmış olduğu şiiri sizlerle paylaşıyorum:
İSTEMEM
Sen kokmayan gülü neyleyim,
Neyleyim sensiz baharı?
Sen doğmayan günü neyleyim,
Neyleyim sensiz ben dünyayı?
*
Senin tenine değmeden gelen yağmuru istemem, meltemi istemem.
Seni parlayacaksa parlasın yıldızlar,
Sana yanmayan yıldızı semalarda istemem.
*
Bülbüller söyleyecekse seni söylesin,
Senden okumayan bülbül olsa dinlemem.
*
Özlemim sen olacaksan yansın yüreğim,
Sılası sen olmayan gurbeti istemem, vatanı istemem.
*
Bir ateş yakacaksa beni kalbimden,
Senin aşkının ateşi yaksın,
Senden gayrı başka bir aşkla kül olursa kalbim,
Bu kalbi istemem, ateşi istemem, koru istemem.
*
Seni göremediğim vahalar bedevilerin olsun,
Ben senin çölünü isterim, suyu istemem.
*
Sana çıkacaksa durmaz yürürüm,
Sonu sen çıkmayan yönü istemem, yolu istemem.
*
Ben gönüllü bir köleyim, kulağımda küpem.
Kalbini fethedecekse geçerim bin Sina'yı birden.
Yoksa neyime?
Bu fethi istemem, Mısır'ı istemem, cihanı istemem.
*
Ben Sultan Fatih'im, önündeyim İstanbul'un.
Yakarım bu şehri yüzünde bir tebessüm için.
Yoksa gül yüzünü güldürmeyen sultanlığı istemem, İstanbul'u istemem.
*
Ben bir garip yunusum, yazdığım sensin, yandığım sen.
Senden gayrı bir aşka ben kalemi istemem, kâğıdı istemem.
*
Ben senin ümmetinim, sensin benim efendim.
Senden gayrı, senden başka efendi istemem, sevgili istemem, istemem.
***
BÜYÜK RUS YAZAR TOLSTOY'UN DERLEDİĞİ HADİSLER (2)
İki hafta önceki yazımızda Rus yazar Lev Tolstoy'un, Hz. Peygamber'in hadislerini derlediğini sizlerle paylaşmıştım. Bu hafta da kalan hadisleri sizlerle paylaşacağım.
Allah Teala şöyle buyurdu: "Her kim (ihlas ile bana kulluk eden) bir dostuma düşmanlık ederse, ben de ona karşı savaş ilan ederim. Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden, bence daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık kazanamaz. Kulum bana (farzlara ilaveten işlediği) nafile ibadetlerle durmadan yaklaşır, nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (adeta) ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne isterse, onu mutlaka veririm; bana sığınırsa, onu korurum."
"Her bir maruf (iyilik) sadakadır." Başka bir rivayette, "Kardeşini güler yüzle karşılaman, kendi kovandan kardeşinin kabına su vermen de birer maruftur (iyiliktir)" şeklindedir.
"(Bir keresinde) Resulullah'a, ayrı düştüğü çocuğuna duyduğu özlemden dolayı rastladığı her çocuğu kucaklayan, sarılan bir kadının da aralarında bulunduğu bir esir grubunu getirdiler. Resul-i Ekrem çevresindekilere o kadını işaretle, 'Bu kadının çocuğunu ateşe atacağına ihtimal verir misiniz?' diye sordu. 'Asla atmaz!' dedik. Bunun üzerine Hz. Peygamber, 'İşte Allah Teala kullarına, bu kadının yavrusuna olan şefkatinden daha merhametlidir' buyurdu."
"Herkes için yaratılan bir şeyi yalnız kendi hesabına kullanan kimse, suçlu ve kanun karşısında sorumludur."
"İşçinin hakkını, alnının teri kurumadan (yorgunluğu geçmeden) veriniz."
"Kardeşine karşı göstereceğin tebessümün bir sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yolu gösterivermen sadakadır; gözü sakat kimse için görüvermen sadakadır; yoldan taş, diken, kemik (gibi şeyleri) kaldırıp atman sadakadır; kovandan kardeşinin kovasına su boşaltman sadakadır."
"İnsanlara merhamet edin ki Allah da size merhamet etsin!"