Cumhurbaşkanımız, 7. Din Şûrası'nda son derece önemli, hassas ve ihtiyaç olunan bir konuşma yaptı. Dini alandaki değerlendirmeleri, ilahiyat alanında ihtisas yapmış birçok insana da mesaj verici mahiyetteydi. Ben bu konuşmayı televizyondan izledim. Cumhurbaşkanımızın özellikle Kur'an ve sünnet vurgusu önemliydi. Özellikle de Peygamber'siz bir din inşa etmeye çalışan sapkın akımlara ders verici mahiyetteydi. Elbette bu dinin sahibi yüce Allah'tır. Onu koruyacak olan da O'dur.
Cumhurbaşkanımız konuşmasında Hicr Suresi'nin dokuzuncu ayetine vurguda bulundu. Vahyin sahibi, onu elbet koruyacaktır. Dine saldırılar doğru yolda olduğumuzun en net göstergesidir. Ancak bizim de bu hadiselerde hassas olmamız gerekiyor. Yapay, kılıksız, irite eden, inkâra sevk eden bir din kurma faaliyeti asırlardır piyasada arzı endam etmektedir. Elbette küfür ve iman çarpışmaya devam etmektedir. Kıyamete kadar da devam edecektir. Ama bu mücadelenin sonu bellidir. İman, küfre galip gelecektir.
ÇİMENTO İSLAM'DIR: Sayın Cumhurbaşkanımızın dikkat çektiği önemli bir nokta da bütün yerel farklılıkları birleştirip çözmede çimentonun İslam olduğu vurgusuydu. Evet ümmet, yapay ihanetlerle bölündü. Etkileri yakın ama coğrafyaları uzak emperyal güçler, İslam âlemini parçalara bölüp birbirine düşman ettiler. Mikro milliyetçilik İslam âlemini birbirine hasım etti. Özellikle çağımızda medyanın tahrip eden gücüyle ümmeti Muhammed birbirine düşman ettirildi. Bunları çözmede yol İslam'a sarılmaktır. Hassaten Hz. Muhammed'in aydınlık hayati mesaj ve duruşuna ihtiyacımız var.
HER KONU MEDYADA KONUŞULMAZ: Sosyal medya çarpışma ve kavgayı sever. Zira her kavga ve çarpışma beraberinde tereddüt ve manevi sarsılmalar getirir. Bu nedenle de detay diye anlatılabilecek ve öze hitap etmeyen hususların medyada tartışılması son derece zarar vericidir. Din kavgayla anlatılmaz. Kavga ederek veya dini saptırarak takip edilir olmak, her yere sızmaya çalışmak dine ancak zarar verir. Vakur, bilinçli, erdemli, haddini bilen, gereksiz polemiklerden kaçınan bir yapı her zaman doğru çözümdür.
İSTİŞAREYLE DOĞRU YAKALANIR: Cumhurbaşkanımızın işaret ettiği önemli ve hayati bir husus da "şûra", yani istişare konusuydu. Müminlerin işi, kendi aralarında istişare iledir. Öyle olmalıdır. Hz. Aişe der ki: "Hz. Peygamber'den daha çok danışanı görmedim. Bedir öncesi danıştı, Bedir sonrası danıştı; Uhud'da danıştı, hayati her hadisede mutlaka kanaat sorguladı." Ama işaret edildiği gibi istişare edilen kişiler güvenilir olmalı, doğruyu söylemeli. Hz. Ömer'in hakikati söylemeyen istişare heyetini dağıttığını biliyoruz.
DİNİ HİKMETLER SORULABİLİR: Gençlerimiz dijital dünyanın ve saptırıcı şarlatanların kıskancındalar. Onun için yapay sorularla inançlarını sorgulamaya itiyorlar. Geçici bir savrulmalar yaşasalar da toparlanıyorlar sonrasında. Bu nedenle gençlerin sorgulaması, endişeye sürüklemesin.
YAŞ VE KURU KURBAN EDİLEMEZ: Hayatın içinde her unsurda, kurum ve kuruluşta elbette kötü niyetli ve sapkın insanlar olabilir. Onlara gerekli ceza uygulanmalıdır. Kol kırılır yen içinde olmaz. Hastalık yaşayan organ sökülüp atılır. Ancak bu ferdi olumsuzlukları bahane ederek dine ve mensuplarına çirkince saldırı kabul edilemez. Konuşmada bu hususa da değinildi. Bu ferdi çirkinlikler, İslam'a saldırı hakkını hiç kimseye vermez. Dine saldırı için bahane arayanlar var.
KIYAFET KONUSU: Kimsenin kıyafetine müdahale edilmemeli. Özellikle dini hassasiyet gösteren, başörtüsü takan, sakal bırakan insanlara yapılan ırkçı saldırılar kabul edilemez. Dileyen dilediği gibi giyinir. Din ortada. İlk asrı saadetteki uygulaması belli. Artık herkes özgür hâliyle arzu ettiği yolu bulur. Ahirette hesabını da yüce Allah'a verir.
TEBRİK EDİYORUM: Sayın Cumhrbaşkanımızın 7. Din Şûrası'ndaki konuşmaları tarihe bir kayıt düştü. Tebrik ederim. Orada olup da ders alması gereken insanlar mutlaka vardır ve inşallah Cumhurbaşkanı kadar hassas olurlar. Ve ders alırlar. Kur'an ve sünnet, nebevi hayat, İslam tecrübesi, yeni olumsuzluklara karşı hassasiyet vurgulanan hususlardı ve böyle kalmalıdır. Dini hassasiyet feda edilemeyen en hayati noktadır.
TÜRK İLE İSLAM AYRILMAZ
Türk ile İslam ayrılmaz iki parçadır. Kürt ile İslam ayrılmaz. Sünni ile İslam ayrılmaz. Alevi ile İslam ayrılmaz. İslam bir ırkın veya bölgenin dini değil, bütün insanlığın dinidir. Türklerin dünyanın farklı bölgelerinde hâlâ Türklüklerini kaybetmemeleri İslam sayesindedir. Ay yıldızlı bayrak ve ezan bir bütündür. İslam kanımız, canımız ve özümüzdür. İslam'sız bir Türk düşünülemez. İslam'sız bir Kürt de düşünülemez. Şamanizm, zerdüştlük, deizm, ateizm ve benzeri olumsuzlara karşı dikkatli ve donanımlı olunmalıdır. Bunların birer proje olduğu unutulmamalıdır.
HZ. ÂDEM'DEN ÖNCE İNSANLAR VAR MIYDI?
İnsan suretinde yaratılan ilk insan Hz. Âdem'dir. Aynı zamanda insan varlığının da ilk peygamberidir. Ancak Hz. Âdem'den önce de farklı formda, yaratılışta varlıklar vardı. Buna engel bir ayet de yok. Zaten Hz. Âdem'den önce melekler, cinler vs. mevcuttu. O tür varlıklar varsa, onlara peygamber gönderilmesine engel bir hüküm de yoktur. Gökler ve yerdeki herkes ve her şey Allah'ı zikrediyorsa, uzayın derinliklerinde nelerin olduğunu bilemeyiz. Gözle göremediğimiz âlemlerin varlığına da bir engel yok. Nitekim Talak Suresi'nin 12. ayetinde şöyle deniyor: "Allah o yüce yaratıcıdır ki, yedi kat göğü ve yerden de onların benzerini yaratmıştır."
Bu ayetin tefsirinde Taberi'nin rivayetinde İbn Abbas şöyle der: "Yedi adet yer vardır. O yerlerin her birisinde sizin Peygamberiniz gibi bir Peygamber, Âdem gibi bir Âdem, Nuh gibi bir Nuh, İbrahim gibi bir İbrahim ve İsa gibi bir İsa vardır." (Beyhaki, El-Esma; 2/267; İbn Kesir).
Bu rivayetin eleştirildiğini de belirtelim. Buradaki yedi adet yerden; kıtalar, yedi tabaka, yedi iklim veya farklı bir şey kastedilmiş olabilir. Başka âlemler de kastedilmiş olabilir. Nitekim İbn Arabi'nin "Bildiğimiz Âdem'den 40 bin Âdem gelmiştir" sözü de önemlidir. Elbette bütün bunlar şu an için birer görüş ve varsayımdır.
Allah kendinden başkasına tapınana buğzeder mi?
Allah vardır ve birdir, tektir. Kendine eş, ortak, evlat, şerik kabul etmez. İnsanlar hayat boyu çalışır ve mülk edinir. Başkasını da o mülke ortak emez. Siz ortak kabul etmezken Allah neden yarattığı varlığa ortak kabul etsin? Kim onunla beraber bu varlığı yarattı? Kim böyle bir iddiada bulunabilir ki!