Müminin niyeti amelinden daha önemlidir. Bu anlamdaki hadis biz kulları engin bir esenliğe taşır. Zira amelimiz her ne olursa olsun eksiklik taşıyabilir. Kibir, riya, gösteriş bu amelimize bulaşabilir. Halis -doğru- bir kalp yerine karışık bir kalp halindeyken Allah'a yönelmiş olabiliriz. Amelimiz madden ve manen isabet etmemiş olabilir. Büyün bu haller amelimizi zedeler. Mesela namazı düşünün. Yukarıdaki arızalardan birine yakalanmış bir namaz; "kötülük, açık ve gizli çirkinlikten korur" sonucuna bizi götürmez. O halde namaz, namaz olmaktan çıkar. İşte burada niyet devreye girer. Niyetimiz Allah ise; huzuru ilahiye eksik amelimiz, temiz niyetimizle sunulur. Allah niyete bakar. Amelin eksikliğini sorgulamaz. Kulun niyeti halis ise. Niyetimiz halisane Allah değilse çaba beyhude bir çabadır.
KALP BOZULURSA VÜCUT BOZULUR
Hz. Peygamber (SAV) kalbin halini şöyle anlatır:
"Dikkat edin! İnsanın bünyesinde bir et parçası vardır. Eğer o parça düzgün olursa bütün vücut düzgün olur. Eğer o bozulursa bütün ceset bozulur. Dikkat edin! O parça kalptir." (Buhari/Müslim)
Kişinin kalbi bozuldu mu, niyeti halis olmaz. Niyeti halis olmazsa ameli makbul olmaz. Kalbi cilalamak lazım. Kalbin cilası zikirdir. Duadır. Manevi tezkiyedir. Gözyaşıdır.
YANILSANIZ DA SEVAP VAR
Düşünün: Bir adam sabah namazından önce tecehhüde kalkmak istedi. Uyudu. Saati de kurdu. Ama bir türlü kalkamadı. Bütün iyi niyetine rağmen o güzel ameli işleyemedi. Şimdi bu kişi sabaha kadar derin uykuda olsa da zikir etmiş gibi sevap kazanabilir. Çünkü niyeti zikirdi ama, elinde olmayan bir halden dolayı kılamadı. Fakat belki de kılmış kabul edilecektir. Tıpkı mahkemede ki bir hakim gibi. Delillere baktı, olayı inceledi. Neticede bir sonuca vardı. Hakimin niyeti gerçeği bulmaktı. Fakat neticede isabet edemedi. Karar verdi, doğru olduğuna inandığı bir karar verdi. Fakat şu veya bu hallerden dolayı hükmünde, ictihadında yanıldı. Niyeti halis olmasına rağmen ameli isabet etmedi. İşte bu hakim bir sevap kazanır. Neyin sevabı? Halbuki isabet etmedi. (Ki yanılma ihtimali her an mümkündür) o hakim; aklını, mesaisini, tecrübesini eldeki delillerin ışığında zorladı. İşte bu gayretinden dolayı bir sevap aldı. Ama bu hakim eğer ictihadın da isabet etmiş olsaydı iki sevap alacaktı. Birinci sevap hayret etmiş olması, ikinci sevap ise isabet etmiş olması sevabıdır. "Kişinin amelinden önemlidir." Hadisi bize bu kapıyı açıyor. Elbette bu örnek; temiz, duru, önyargısız bir niyetle yola çıkan içindir. Bu nedenle Hz. Peygamber (SAV) kendisine gelen davacılardan savunmalarını ve delillerini dinler sonra bir yargıç konumunda cevap verirdi. Beşeri bilgiler dahilinde -belki vahiy gelmeyen bir hususta- karar verirdi. Sonra iki hasıma derdi ki: Ben elimdeki delil ve savunmanıza göre karar verdim. Kararımda biriniz etkili olmuş da, hak etmediği bir sonuçla karşılaşmışsa, benim karar vermiş olmam onu ahirette kurtarmaz. Benim alabilir dediğim şeyi hak etmiş olmaz. Burada Hz. Peygamber hem karar vericilerin yanıltılabileceğine işaret ediyor ve hem de hak etmeyen birinin hak etmediği şeyi almasının ona meşruiyet kazandırmayacağını deklare etmiş oluyor. Her yerde, her şeyde, her kararda; halis, katıksız, kiraya verilmemiş temiz bir niyet. Bizi ahirette kurtaracak olan tutamaç da sadece bu niyettir. Lütfen niyetinizi sorgulayın. Niyetin içinde başka bir niyet varsa ve o gizli niyet düzgün değilse vay halimize.
***
NİYET SORGULANIR MI?
Niyet kalbin gizli fısıldamasıdır. Dışarıdan bilemezsin. Sorgulayamazsın da. Dış görüntüye göre hareket edersin. "Biz zahire bakarız, gizlide kalanı Allah bilir." Sözü isabetli bir köşe taşıdır. Zahire bakınca yanılabilir miyiz? Elbette. Peki içerdekini okuyamadığımızdan dolayı sorgulanır mıyız? Evet. Ama biz değil, Allah sorgular. Zira sırrın anahtarı O'ndadır.
NEFSİMİ SORGULADIM
Yusuf Esbat şöyle derdi:
"Ne zaman nefsimi sorgulamışsam onu katıksız riyakar -gösteriş- yapan biri olarak gördüm."
DOST ALLAH'DIR
Efendimiz şöyle buyurdu:
"Şayet ben Halil (dost, yâr) edinseydim Ebubekir'i dost edinirdim. Lakin Ebubekir benim kardeşim ve arkadaşımdır. Şüphesiz Allah beni dost edinmiştir. Benim dostum Allah'tır."
MÜSLÜMAN OL KURTUL
İslam son dindir. Kur'an son vahiydir. Hz. Muhammed (SAV) son Peygamberdir. Kâbe son kıbledir. Buna böyle inanan Mümindir. Müslüman olan hidayeti bulmuş olur. Müslüman olmayan kişi İslamla şereflendiğinde daha önce cehaletinden dolayı işlediği günahlar affolur. Ama anne-babadan Müslüman olmuş ve gelmiş olanlar elbette yanlışlıklarının hesabını öderler. Hz. Peygamber (SAV) zamanındaki devlet başkanlarına şu veciz ifadeyle mektup gönderdi:
"Müslüman ol! Kurtul! Yoksa sen ve senin uhdende olan halkın günahıyla Allah'ın huzurunda sorgulanırsın."
Bizim de sözlerimizden çok ahlakımız, karakterimiz, samimiyetimiz, dürüstlüğümüz, hakkaniyetimiz, duruşumuz ile insanlığa "Müslüman ol kurtul" sözünü söyletmemiz lazım. Yoksa biz dinimizi temsil etmiş olamayız. İnsanlar size değil, söz söyleyene bakıyor.
***
Bazı ayetlerde "Biz onların kalbine mühür vurduk" diyor. Allah kalbe mühür vurunca kişinin hidayeti bulması nasıl mümkün olur?
Yüce Allah herkesi iyi veya kötüyü tercih edebilecek kabiliyette yaratmıştır. İmtihan için de iyi ve kötü olan fiilleri yaratmış ve kişilere kutsal emirlerle vahiyle peygamber göndererek hangi işin kötü ve hangi işin iyi olduğunu haber vermiştir. Yaratma işi Allah'a ait, tercih etme işi de kula aittir. Yani Allah sizin arzu ettiğinizi yaratmaktadır.
Türbe ziyaretlerinin usulü nedir?
Türbe ziyareti mezar ziyaretidir. Mezarları ziyaret sünnettir. Peygamberimiz bunu teşvik etmiştir. Ancak orada mum yakmak, çaput bağlamak, etrafında tavaf etmek, ondan bir şey istemek gibi hususlar bid'attır. Şirke yol açacak tavırlardır. Ancak orada durup Allah'tan tövbe ve istiğfar dilenir ve türbe sahibine de dua edilir.
Evimde kedi besliyorum. Kedi uğursuzluk getirir diyorlar, doğru mu?
Herhangi bir hayvanı beslemek uğursuzluk getirmez. Esasen dinde uğursuzluk kavramı hoş görülmez. İnsanlar kendi hatalarını uğursuzlukla izah ederler çoğu kez. Kedi beslemek ise güzel bir harekettir. Peygamberimiz kediyi çok sever. Büyük sahabesi Abdurrahman bin Sahr'a (ra), Ebu Hureyre yani kediciğin babası ismini vererek hayvan sevgisini canlandırmıştır.
Kocamdan habersiz sadaka verebilir miyim?
Hz. Peygamber'e gelen Hayr ismindeki bir kadın, sadaka için mücevher getirir. Peygamberimiz, eşinin haberi var mı anlamında kocası Kab'a sorar. O da haberim var deyince kabul eder. Ve fakirlere dağıtır (İbn Mac'e, Hibad 7). İslam alimleri, ufak tefek bağışlar hariç ciddi bir bağış hayır konusunda eşin haberinin olması gerektiğini belirtmişlerdir. En güzeli bu konuyu eşinizle paylaşmanızdır.