Sultan Alparslan, Selçuklu Devleti'nde 1063- 1072 yılları arasında hüküm sürdü. Selçukluların atası olan Selçuk Bey'in torunlarından Çağrı Bey'in oğludur. Onun döneminde Selçuklu Devleti'nin sınırları ve hükmü genişledi. 26 Ağustos 1071 tarihinde Bizans İmparatoru Romen Diyojen'e karşı Malazgirt zaferini kazandı. Böylece Anadolu'nun fethinin önündeki engelleri kaldırdı.
Birçok zafere imza atan Alparslan, Semerkand tarafına sefere çıktı. Berzem üzerine yürüyüp fethetti. Kalenin son derece zalim ve kurnaz komutanı, Alparslan'ın huzuruna getirildi. Sultan, elleri bağlı olan komutanın ellerinin çözülmesini emretti. Elleri çözülen bu komutan tazim niyetiyle Sultan'a yaklaştığı sırada çizmesine sakladığı iki hançeri çıkararak Alparslan'ın göğsünde yara açtı.
Sultan bu ağır yaranın etkisiyle 4 gün sonra şehit oldu. Son sözleri kelime-i şehadet oldu. Sultan Alparslan'ı şehit eden komutanı orada bulunan bir Ermeni hizmetkâr öldürdü. İçeri giren Türk askerleri ise işi tamamladılar.
ALPARSLAN'IN TÖVBESİ
Denir ki, Sultan Alparslan ölümcül yarayı aldığında etrafındakilere şunları söyledi: "Ben Allah'tan yardım istemeden hiçbir şeye niyetlenmedim. Düşman üzerine de yürümedim. Dün bir tepeye çıktım. Askerlerimin azamet ve büyüklüğünden yer sallanıyordu. Bana bir gurur geldi. Kendi kendime şöyle dedim: 'Ben bu dünyanın padişahıyım. Bana kimse karşı gelemez.' Kader ise bana bunu uygun gördü. Şimdi ben bu düşünceden dolayı Allah'tan bağışlanma dilerim." Sultan Alparslan 42 yaşında şehit oldu. Hem de itibarsız ve mağlup olan bir komutan tarafından. Kale komutanı olan kişinin saldırısı esnasında orada hazır olan yüzlerce hizmetkârın korkarak hiçbir refleks gösterememesi de dikkat çeken bir ayrıntıdır. Cesur olmayan kişilerin varlığı da fayda sağlamıyor.
Sultanın cenazesi Merv'de gömüldü. İbretlik olan husus şudur ki; cihanı titreten Sultan Alparslan aşırı cesaretinin etkisiyle düşmanını önemsiz saymış ve kalleş olan düşmanın darbesiyle de şehit olmuştur. Düşmanı küçük görmemek, her zaman temkinli olmanın gereğidir. Çünkü karşınızdaki düşman sizin kadar mert olmayabilir.
SULTANIN ETRAFINDAKİLER
Orhan Gazi'den sonra saltanata oturan 3. Osmanlı Padişahı 1. Murad'dır. Yıldırım Bayezid'in babasıdır. Kosova'da 63 yaşındayken şehit edildi. Sultan 1. Murad, Edirne'yi fethedip Balkanlar'a geçti. 40'a yakın savaşı idare etti. Hiç yenilmedi. 1. Kosova Savaşı'ndan sonra savaş alanını gezerken bir Hıristiyan Sırp askeri tarafından hançerle şehit edildi.
Daha sonraları padişahların huzuruna düşman biri getirildiğinde iki kolunun askerler tarafından tutulması bu tür suikastlara engel olmak için konulmuş bir gelenektir. Hem Sultan Alparslan gibi bir yiğit hem de Sultan 1. Murad gibi bir büyük komutan, kıymetsiz kişiler tarafından hile ve kalleşlikle böyle şehit edildiler. Her iki hadise de sultanların etrafındakilerin gerekli dikkati gösteremediğini ortaya koyuyor.
Toplumda oluşan Osmanlı ve Selçuklu ile ilgili tarihi merak bu hususları bizlere yeniden hatırlatıyor. Allah mekânlarını cennet eylesin.
SON NEFESTE İMANLI ÖLMEK
Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: "Sizden biriniz cennet ehlinin amelini işler. Nihayet cennete bir adım kalmışken, cehennemliklerin amelini işler de cehenneme girer."
Denildiğine göre Süfyan-ı Sevri isimli büyük âlim ağlarmış bu hadisi aktarırken. "Sen bir âlimsin, neden korkuyor da ağlıyorsun?" diye sorulunca şu cevabı vermiş: "Biz bir zamanlar günahımıza ağlardık. Şimdi ise son nefeste imansız mı, imanlı mı öleceğimize ağlıyoruz."
BİN SENE SONRA OLSA DA CEHENNEMDEN ÇIKMAK
Efendimiz şöyle buyurdu: "Cehennemden en son çıkan kimse, bin yıl yandıktan sonra cehennemden çıkar." Hasan-ı Basri der ki: "Keşke o kişi ben olsam." Yanındaki şaşırır ve "Neden böyle söyledin?" diye sorar. Hasan cevap verir: "Bin sene sonra da olsa cehennemden çıkacak ya! En azından çıkacak, ebedi kalmayacak."
SÜNNET NAMAZLAR KAZA EDİLİR Mİ?
Bilindiği gibi vaktinde kılınmayan farz ve vacip namazlar kaza edilir. Vakit çıktıktan sonra, o vaktin sünneti kaza edilmez. Bunun istisnası şudur: Kılamadığınız sabah namazının farzını eğer öğleden önce kaza edecekseniz sünnetini de kaza edersiniz. Hz. Peygamber kılamadığı bir sabah namazını öğleden önce kaza ederken sünneti de kılmıştır. (Ebu Davud)
Sabah namazının sünneti ve farzı arasında kaza kılınır mı?
Sabah namazının sünneti ile farzı arasında kaza namazı kılınabilir. Ancak nafile namaz kılmak mekruhtur.
Özrüm olmadan cumaya gitmeyerek evimde öğle namazı kıldım. Geçerli olur mu?
Kendisine cuma namazı kılmak farz olan bir kişi, imam cuma namazını bitirmeden evinde o günün öğle namazını kılarsa Hanefilere göre o namaz geçerli olur. Ama cumaya gitmediği için günahkâr olur. Diğer üç mezhebe göre ise cuma namazı bitmeden kişinin mazeret olmadan cumaya gitmeyerek evinde kıldığı öğle namazı geçersiz olur. Böyle biri, cumanın bitmesinden sonra öğle namazını tekrar etmelidir.
Günahkâr bir kimse imamlık yapabilir mi?
Elbette her birimiz günah işleyebiliriz. Neticede beşeriz. İmam da insandır. Kişi haramı helal, helali haram saymadıkça yani dinden çıkmadıkça büyük günah işlemiş olsa da imamlık yapabilir. Böyle birinin ardında kılınan namaz (o kişi dinden çıkmadıkça) geçerlidir. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "İyi-kötü (takvalı veya günahkâr) her Müslüman'ın arkasında namaz kılınız." (Ebu Davud, Darekutni, Beyhaki). Ancak namaz kıldıran kişinin dini bilgisi yeterli, Kuran'ı düzgün okuyan, aklı yerinde ve ergen olması şarttır. Elbette imamlık yapacak kişinin düzgün ve ahlaklı bir kişi olması tercih edilmelidir. Küçük veya büyük günaha devam eden kişinin imamlık yapması Hanefi, Şafii ve Malikilere göre mekruhtur. Hanbelilere göre ise zaruret halinde böyle kişi namaz kıldırabilir.