Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Fahiş fiyat kul hakkıdır

Belli bir malı saklayarak veya o malı piyasadan çekerek, depolayarak fiyatının yükselmesini beklemek ve malın fiyatı yükselince de o malı zamlı bir fiyatla piyasaya arz etmek karaborsacılıktır. Karaborsacı var olduğu halde "Şu mal yoktur" diyerek yalan söylemiş oluyor. Böylece malı hak ettiğinin çok üzerinde bir fiyata satarak haksız bir kazanç elde ediyor.
Aynı zamanda dar gelirli tüketiciyi o maldan mahrum bırakıyor. Veya tüketici çok yüksek fiyatla malı satın almak zorunda kalıyor. Eğer kalabalık bir aileye mensupsa, mesela 3 kg olarak alması gereken bir ürünü bu durumda ihtiyacının çok altında bir miktarda satın alıyor.
Karaborsacı, kul hakkına girmiş oluyor. Piyasada diğer esnafa olan güveni sarsıyor. Hak ve hukuka riayet ederek ticaret yapan esnafın hem adını kirletiyor hem de onların ciddi zarara girmesini körüklüyor.
Kuran-ı Kerim, haksız yoldan mal edinmeyi yasaklıyor. İhtikâr yapan, yani mali stoklayıp karaborsaya düşmesini sağlayan kişi, özellikle de temel gıda maddelerinde bunu yapıyorsa büyük bir zulme imza atmış oluyor. Zira temel gıda maddeleri, herkesin en uygun fiyatla edinebilmesi gereken maddelerdir. Dar gelirli bir aileyi bundan mahrum etmeye sebep olmak, en büyük zulümlerden biridir. Bunu yapan kişilere en ağır maddi yaptırım uygulamak elbette ki yetkililerin görevidir.
Hz. Peygamber piyasayı sık sık denetlerdi. Haram veya haksız bir kazanç görüyorsa uyarırdı. Üretici ile tüketici arasındaki aracıların çıkarılmasını isterdi. Üreticinin malını ucuz fiyata kapatıp piyasaya kat kat fazla fiyatla satmayı yasaklardı. Bu anlamda sahte iş yapanı ikaz edip şöyle buyururdu: "Bizi aldatan bizden değildir."
Allah sadık, dürüst esnafın yanındadır. Ancak böyle olmayan ve insanları aldatan kişi elbette manen ve maddeten mutlak zarar görecektir. Zira biz sadece var olduğumuz âleme inanmıyoruz, her hesabın ortaya çıkacağı ahirete ve oradaki hesaba da inanıyoruz.
Narh, yani fiyata müdahale Hz. Peygamber'in uyguladığı bir yöntem değildir. Fakat İslam hukukçularının, olağanüstü dönemlerde, malın toplanıp karaborsaya çıktığı zamanlarda narhın uygulanabileceği konusunda görüşleri vardır. Burada önemli olan mesele, halkın genelinin uğrayacağı zararı engellemektir. Yoksa keyfi olarak birinin malına zarar vermek değildir.

HZ. PEYGAMBER'İN İKAZI
Hz. Peygamber, karaborsacılığı engellemek için gerekli ikazları yapmıştır: "Bir kişi bir gıda maddesini alıp pahalılaştığı dönemi gözleyerek satarsa, sonra o malın tümünü fakirlere dağıtsa bile günahını ödeyemez." Ticaret yapan bir İslam âlimi, işlerini gören bir aracıya malı satmasını emretti. Ama aracı bu malı hemen satmak yerine bir hafta stokladı. Sonra da bu malı daha pahalı fiyata sattı. Bunun üzerine tüccar olan o din âlimi, "Biz dünyamız için ahireti feda edemeyiz. Bir daha böyle bir işlem yaparsan iş akdimizi bozarız" diyerek fazla kârı reddetti.

İSTİSMARCILARA İZİN VERMEYELİM
Ülkemizin istikrarı; halkın, esnafın, üreticinin, pazarcının, gençlerin, yaşlıların, kısacası herkesin birbirine güvenmesiyle olur, birbirine yardımcı olmasıyla sağlanır. Onun için birbirimize yardımcı olalım. Ülkemiz zarar görürse bunun zararı herkese dokunur. Gelecek nesillerimiz zarar görür. Onun için beraber olalım, kucaklaşalım, istismarcılara müsaade etmeyelim. Ülkemizin geleceği herkesin ortak paydası olmalıdır. Dayanışmayla, birlik ve beraberlikle her türlü sıkıntıyı aşarız. Özellikle toplumların zor zamanlarında istismarcılar, kötüler, bozguncular, toplumu birbirine düşman haline getirenler, farklılıkları istismar edenler çoğalır. Bunlara prim vermeyelim.

***


MEVLİT KANDİLİ'Nİ KUTLAMAK CAİZ Mİ? O GECE NE YAPMALIYIZ?
İslam coğrafyasında, bazı ülke ve bölgelerde Hz. Peygamber'in dünyayı şereflendirdiği geceyi kutlamak âdet olmuştur. Buna da Mevlit Kandili denmiştir. Hz. Peygamber'in "Benim doğum günümü kutlayın" demesini elbette beklemeyiz. Bu kadar mütevazı olan bir Peygamber böyle talepte bulunmaz. Ancak Müslümanların Hz. Peygamber'e karşı vefalı davranması ve O'nun dünyaya gelişini bir bayram coşkusu içinde kutlaması da yadırganmamalıdır. Bazı İslam âlimleri, Mevlit Kandili'nin kutlanmasını teşvik etmiştir. İmam Suyuti, Cezeri, İbn Hacer, Askalani gibi âlimler o gecede Peygamber'imize şiirler okunmasını, muhtaçlara yardım edilmesini, sevinç içinde olunmasını teşvik etmişlerdir. İbn Teymiyye gibi bazı âlimler ise muhtemelen kendi dönemlerinde bu tür kutlamalarda bidat işlendiğini görünce bu kutlamaların özüne değil, uygulanış tarzına mesafeli yaklaşmışlardır. Çağdaş bazı itibar edilebilir din âlimlerinin mesafeli duruşu da bu türdendir. Yoksa dünyanın gidişatını değiştirmiş, yüzlerce zulüm ve yozlaşmayı tarihe gömmüş, putperestliği kaldırmış, kızlara ve kadınlara yönelik büyük haksızlıkları ortadan kaldırmış son Peygamber'in doğum gününü kutlamayı hangi akıl sahibi reddedebilir ki!
Kaza kılıyordum. Yanımdakiler cemaatle namaza başladılar. Hemen namazı bozup onlara katılayım mı?
Bunu yapmanız gerekmez. Kazanızı bitirirsiniz, sonradan cemaate katılırsınız.
Kuyumcuyum, satışa sunduğum her malın zekâtı var mı?
Satışa sunduğunuz altınlar, para gibidir. Sermayeniz ve ticaret malınızdır. 80.18 gram altına ulaştığınız günün üzerinden 365 veya 354 gün geçtikten sonra bütün malınızın 40'ta biri zekâta tabidir.
Cünup olup henüz yıkanmamış kişi yemek yiyebilir mi?
Kişi cünup olup da yıkanmamışsa ve yemek ihtiyacı duyuyorsa elini ve ağzını yıkadıktan sonra yemeğini yiyebilir. Ancak bir an önce yıkanması esas olduğu için yıkanıp temizlendikten sonra yemek yemesi daha doğru olur. Yıkanmadan yemek yenmesi genellikle mekruh sayılmıştır.

BÜYÜK HALİFENİN SON SÖZLERİNDEN
Hz. Ömer halifedir. Namaz esnasında uğradığı suikastla ağır yaralanmıştı. Zehirli hançerin sebep olduğu darbe anbean O'nu şehitliğe götürüyordu. Dediler ki: "Yerinize birini tayin etseniz?" Son derece titizdi. Milletin hâli onu çok meşgul ederdi. Bütün bunlara rağmen şöyle dedi: "Ben sizi idare etmenin sorumluluğunu hayattayken üstlendim. Ölümden sonra da mı sizin sorumluluğunuzu taşıyayım. Ben yaptığım bu halifelikten hiç mükâfat beklemiyorum. Dilerim ki, halifelikte sevabım ve günahım eşit olsun. Yeter ki Allah beni ilahi mahkemede sorgulamasın." Dediler ki: "Oğlunu vasiyet et. Ona biat edelim." İnsanları gözleriyle süzdü. Sonra tane tane şöyle dedi: "Bir evden bir kurban yeter."

RABB'E YAKARIŞ
Allah'ım! Sana iman ettim. Gönderdiğin kitaba iman ettim. Gönderdiğin Peygamber'e boyun eğdim. Sana sığındım! Senin emanına, güvenine koştum. Ahiretine iman ettim. Oradaki sorgu suale inandım. Allah'ım! Haram yemedim. Haramdan beni uzak tut. Kimseye zulmetmedim. Beni zulümden uzak tut. Kimseye beddua etmedim. Beni bedduadan uzak tut. Kul hakkına el uzatmadım. Beni kul hakkından uzak tut. Allah'ım, babama ve anneme rahmet et. İşlerimi düzene koy. Ticaretimi bereketli kıl. Hastalıklardan beni uzak tut. Hastalıklardan sevdiklerimi uzak tut. Sen cömertsin. Ganisin. Merhametlisin. Bütün dualarımı kabul et.

BİR AYET
"Ne o, yoksa insan kendisinin kemiklerini toplayıp bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor. Öyle sanmasın! Evet biz onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye güç yetiririz." (Kıyamet/3-4)

Not: Bu ayet, parmak izlerinin birbirine benzemediğini 1400 sene önceden bildirmiş oluyor. Bu ayetin işaret ettiği keşif, 1823 yılından sonra polisiye tıpta kullanılmaya başlandı. İman etmek isteyen için bir sivrisinek bile yeter. İstemeyen kişi ise gökten melekler inse ve gözüyle görse dahi yine inkâra devam eder.
Sadece namaza bakma
Büyük Halife Hz. Ömer şöyle dedi: "Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayın. Konuştuğunda doğru söylüyor mu? Kendisine bir şey emanet edildiğinde emanete riayet ediyor mu? Dünyayla ilgilenirken helal ve harama dikkat ediyor mu? Ona bakın."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA