Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Biz Müslümanlar düzelmeliyiz

"Allah bir kavmi değiştirmez. Onlar kendi nefislerindeki hali değiştirmedikçe." (Ra'd, 11) Son yıllarda Müslümanların hali kimseyi memnun etmiyor. Halinden, ahvalinden, ihlasından memnun olan çok Müslüman olduğunu sanmıyorum. Herkes manevi bir boşluktan bahsediyor. ama çözümünü de aramıyor. Ufak sadakalarla, biraz dua alarak yola devam edeceklerini sanıyorlar. Eline kalem alan takva önderi kesiliyor. Kendinden başkasını tufanda sanıyor. Kalem ve kelamda özlediğimiz edebi bulmak zor.
Eskiden Müslümanlar hasbi idiler. Samimiydiler. Takva erbabı idiler. Başkalarını kendilerinden daha çok kayırırlardı. Niyetleri iyiydi.
Allah da onların kalplerini tek kalp kıldı. Sözlerini tesirli yaptı. Düşmanlarını sindirdi. Namazlarına huşu verdi. Kıyamda iken önlerine bakıyorlardı.
Abdest alırlarken tatlı bir heyecan ve vuslat özlemiyle titreme alırdı onları. Canlarını alsan bir Müslümanın aleyhinde onlara kelam söyletmezdiniz.
Müslümanın gıyabında gıybete müsaade etmezlerdi. Bunu adamı canlı canlı yemek gibi görürlerdi. Şimdi gıyapta gıybet için programlar yapıyorlar. Toplantılar düzenliyorlar.
"Muhammed (s.a.v.)! Sen bilmezsin ümmetin senden sonra neler yaptılar." denilecek bir günah çukuruna yuvarlandık. Allah'ın muradını terk ettik. Nefsimizin muradına kapıldık. Teslim olduk.
Neticede bizler kendimizi bozduk. Vahiyden uzaklaştık. Bugünümüz yarın şöyle olacak: "Ve peygamber dedi ki Ey Rabbim! Doğrusu kavmim şu Kuran'ı terk ettiler." (Furkan, 30) Nefsimizi kitabın önüne aldık. Peygamberin ashabını da unuttuk. "O gün zalim ellerini ısırıp şöyle der: Ah ne olurdu keşke ben de peygamberle yol tutsaydım." (Furkan, 27) Kuran'ı da, peygamberi de terk ettik. Mahşerde dehşeti gördüğümüzde müthiş bir pişmanlık hissedeceğiz. Esasen Kuran bugün uyarıyor: "Nereye gidiyorsunuz?" Kısacası bugün inancımız Müslüman gibi ama amelimiz, samimiyetimiz, hassasiyetlerimiz bir inançsız gibi. Allah da halimizi değiştirdi. Bizi bize bıraktı. Ahirete dirilmeyecek biri nasıl davranıyorsa biz de onun gibi davranıyoruz.
Düzelmek zorundayız. Tövbe etmek, birbirimize sahte bakışlarla değil, kalbi nazarla bakmak zorundayız. Zaman korku ve telaş zamanı değil tövbe zamanıdır.
Teheccüd namazlarını ihmal etmeyelim.
Kuran kıraatini ihmal etmeyelim.
Hz. Resul'ün hayatını yeniden tefekkür edelim.
Sahtekarlığımız varsa -tenzih ederim- düzelelim.
Haram kazançtan uzaklaşalım.
Menfaat için değil, Allah için bakalım.
Menfaat kovalayacağımıza, merhamet kovalayalım.
Dehşet kovalayacağımıza, dost kovalayalım.
Sohbetlerimiz ya para, ya pul, ya dünyevilik, ya makam, ya ayak kaydırma, ya dedikodu, ya fiskos ya ikbal. Eskiden sohbetlerimiz:
Kabe, Medine, Ravza, sahabe, cennet, merhamet, afv, takva, muhabbet idi.
Kısacası değiştik. Allah da bizi değiştirdi. Kuran ve Resulünden başka bir yola koyulduk. Allah da bizi onayladı. Kim hangi yolu isterse Allah onu o yola sevk eder.


Hz. Peygamber'in kabrinde edepli ol!
Abbasi halifelerinden Mansur bir ara Medine'ye gidip efendimizin kabrini ziyaret etmek istedi.
Bu ziyarette İmam Malik'in de yanında olmasını istedi. Beraber kabri şerife yürüdüler. İmam Malik vakar ve edep içinde sessizce yürüyor, mezara yaklaştıkça adımlarını ağırlaştırıyor, sesini kısıyordu.
Halife Mansur ise her zamanki haliyle gurur ve ihtişam içinde yürüyordu.
Kabre yaklaştıklarında Mansur halini hiç değiştirmedi.
Sesi yüksekti. O, halife olmanın rahatlığı içindeydi. İmam Malik bunu görünce halifeye şöyle dedi: Ey Müminlerin lideri; Resulullah'ın kabrinin yanında yüksek sesle konuşma. Zira Allah kitabında şöyle buyurdu: "Ey iman edenler Allah'ın ve peygamberinin önüne geçmeyin.
Allah'tan sakının. Doğrusu Allah hakkıyla işitir ve gereği gibi bilir. Ey inananlar!
Seslerinizi peygamberin sesini bastıracak şekilde yükseltmeyin. Farkına varmadan, işlediklerinizin boşa gitmemesi için peygambere birbirinize sesli söylediğiniz gibi yüksek sesle seslenmeyin." "Seslerinizi peygamberin yanında kısan kimseler Allah'ın gönüllerini takva ile sınadığı kimselerdir.
Onlara mağfiret ve büyük ecir vardır." (Hucurat, 1-3) "Ey Halife! Hz. Peygamber (s.a.v.)'in kabri yanında konuşurken, o hayattaymış gibi toparlan ve öyle konuş. Saygı duy ve hürmet et." Halife Mansur bu sözler üzerine toparlandı.
Sessizliğe büründü. Ve sordu:
"Burada dua ederken kıbleye mi, Hz. Peygamber'in mezarına mı döneyim."
İmam Malik cevap verdi: "Yüzünü Hz. Peygamber (s.a.v.)'in mezarından niçin çeviriyorsun. O'na sırtını çevirme. O, senin ve baban Hz. Adem'in ve bütün insanların kıyamet gününde şefaat vesilesidir. Sen duanda O'na yönel ve O'ndan şefaat ise. Yüce Allah O'na şefaatini kabul edecektir."
Sonra İmam Malik şu ayeti okudu:
"Şayet onlar nefislerine zulmettikleri zaman sana gelseler de günahlarına Allah'tan mağfiret dileseler, peygamber de kendileri için mağfiret dileseydi elbette Allah'ı çok esirgeyici ve tövbeleri kabul edici bulacaklardı." (Nisa, 64) Halife Mansur edep içinde ziyaretini tamamladı.

Yaşlılara biraz saygı
Son virüs hastalığından en çok etkilenenler 60-70 yaş grubu. Bu nedenle de zaruret olmadan yaşlıların çıkmaması isteniyor. Bazı yaşlılar ise şu veya bu sebepten dışarı çıkıyorlar. Bu elbette doğru değil. Böyle yapmakla hem kendilerine hem de başkalarına zarar veriyorlar. Bu durum yaşlılara temiz ve edepli bir dille anlatılmalı. Aslında öyle de yapılıyor.
Ancak bazı insanlar sokağa çıkan bu büyüklerimize saygısızca davrandılar. Kimi balkondan su atarak onları oturdukları yerden kaldırmaya çalıştı. Kimi polis görünümünde ihtiyarları azarladı. Bunlar yakışmadı. Uymadı. Çirkin düştü. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştu: "Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşından dolayı hürmet ederse, Allah da ona yaşlılığında kendisine hürmet edecek birisini hazırlar.

Kalp gözü açık bir Allah dostu
Adam cemaate gitmiyor. Meczup bir insan. Bu deli gibi görünen ama kalbi açık adamı bir gün dostları zorla ikna edip cumaya götürdüler.
Adam imamın arkasında namaza durdu. Hoca cuma namazını kıldırıyor. 'El-Hamdu lillah' dedi. Meczup inek gibi böğürmeye başladı.
Cemaat sinirlendi. Namaz sorası sitem ettiler. Dediler ki, "Senin deliliğin geri geldi. Namazda böğürülür mü?" O ise "Ben imamın yaptığını yaptım" dedi. Şöyle dedi yarı deli adam: "İmam Fatiha okurken öküz satın aldı. Ben de öküz gibi böğürmeye başladım."
Bunun üzerine imama sordular, "Sen namazda ne düşünüyordun" diye. Şaşırdı. Sonra imam şöyle dedi: "Benim bir hayvan çiftliğim var. Namaza girerken çiftliğim aklıma geldi. Fatiha'yı okurken aklımdan en kısa zamanda bir inek daha alayım diye geçirdim. İnsanoğlu bazen namazda vesvese ve bu haller akla gelebilir. Benim aklıma da inek almak geldi. İşte o esnada bu adamın arkada inek gibi böğürdüğünü duydum."
Meczup adamı kınayan arkadaşları bunun üzerine meseleyi anladılar. Deli zannedilen kişinin kalp gözü açık bir Allah dostu olduğunu anladılar.
Namaz içindeki bu haller her ne kadar namazı bozmasa da en azından namazın bereketinden bir şeyleri alıp götürür. İhlas, samimiyet her şeyin başıdır.

Sadi Şirazi'den ölümsüz sözler
Mücevher çamura düşse yine değerlidir
Toz göğe yükselse de yine tozdur.

***

Kaptan Nuh ise korkacak ne var?

***

Meyvesiz ağacı kimse taşlamaz.

***

Kafasında kibir olanın Hakkı isteyeceğini sanma.

***

İğneye dayanamıyorsan, parmağını akrep yuvasına sokma.

***

Bir adam refakatçi olduğu hastasının yanında gece boyu gözyaşı döktü. Gün ağarınca refakatçi ölmüş hasta iyileşmişti.

***

Bir ahmak bir eşeğe bağırıp çağırıyordu. Eşek ise aldırmıyordu. Bunu gören akıllı bir adam şöyle dedi: Budala! Eşek senin dilini asla öğrenemez. En iyisi sen sessiz ol da eşeğin dilini öğrenmeye bak..

Cimri ve Azrail
Adamın biri çok cimriydi. Bu adamın 300 bin altını vardı. Bir gün Azrail geldi. Yalvardı. "Canımı alma" dedi Azrail'e. Azrail, "Vakit doldu" dedi. Adam dedi ki, "3 gün ver, 300 bin altın vereyim sana." Azrail, "Olmaz" dedi. Adam bunun üzerine, "2 gün ver. 200 bin vereyim" dedi. Azrail, "Olmaz" dedi. Bu kez "1 gün ver. 300 bin altın vereyim" dedi. Azrail "Olmaz" dedi. "O zaman bir notluk bir vakit ver bari." Bu sefer "Yaz" dedi Azrail. Adam kağıda şunu yazdı: "Ey insanoğlu! 300 bin altına bir saat bile alamadım. Vaktini doğru doldur."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA