İslam ilkeleleri ve vaadleri itibariyle evrensel bir dindir. İslam sadece bir ırka hitap etmez.
Sadece bir aşiretin, belli bir topluluğun hidayeti için de gelmedi.
Çağrısı bir döneme, bir tarihe hapsedilmez. Zaman ve zemin aşımına uğramaz. Her döneme, her topluma ve her topluluğa hitap eder.
İslam'a göre üstün ırk, dil, renk yoktur. İyi, samimi, takva sahibi ve dürüst insan vardır.
Üstünlüğün kriteri budur. Zenginlik, makam sahibi olmak, şu veya bu renkte olmak hiçbir imtiyaz değildir.
Kuran-ı Kerim'in bütün ayetleri "Ey insanlar" der ve insanlığın tümünü çağrısına davet eder.
İslam insanı nefsinin hevasına uymamaya çağırır. İnsanın merhametli, affedici, toleranslı, iyilik sever olmasını emreder. İyiyi över, kötüyü yerer.
Zina, kumar, faiz, yetim malı, içki, cana kıymayı, zulm etmeyi, hak yemeyi haram kılar. İnsan onurunu yaralayan hiçbir girişimi onaylamaz.
Allah'ı sevmeye çağırır. Önder insanlar olan peygamberlere uymaya davet eder.
Son peygamberi bütün ahlakıyla, örnekliğiyle tanımaya çağırır.
Bir manada dönülmez yola girilmeden önceki son çıkış gibi, İslam da ahiret yolcusu olmadan önceki son şanstır.
Dünya hayatına girmiş, yola koyulmuş yolcu, eğer İslam'ı ıskalamış ve ahirette de bundan habersiz girmişse son dönemeci kaçırmış yolcuya benzer.
Onun için yapacak bir şey kalmamıştır.
Bir hadiste, "İnsanlar uykudadırlar. Ölünce uyanırlar" deniliyor. Sanki dünya, ahiretin önündeki bir perde gibidir. Bu perdeden dolayı bazı insanlar ahirete dair hiçbir hakikati göremeden ölüp giderler. Ölünce de perde açılır ve ahiret alemini görmeye başlarlar.
Perde sıyrılır, uykudaki insan uyanır ve ahiret alemini apaçık görmeye başlar. "Ölünce uyanırlar"ın anlamı, kişi ölünce ahiret alemini gözle görmeye başlarlar. Ruhun gözüyle. Bu uyanmanın ve görmenin hiçbir faydası olmayacaktır elbette. Bu alemde Yüce Kitaba ve O'nun peygamberine uyan kişi dünyada uykudan uyanan kişidir. Ahirete gitmeden...
Anne ve baba hakkı
Bir adam Efendimiz (s.a.v.)'e geldi ve şöyle sordu: "Ey Allah'ın Resulü! Benim iyilik ve ihsanıma en layık kişi kimdir?"
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle cevap verdi: "Annen, sonra annen, sonra yine annen. Sonra da baban. Sonra da akrabalık yakınlığına göre diğerleri." Hadiste anne hakkı üç kez tekrar ediliyorken baba hakkı bir kez zikrediliyor. Bu da anne hakkının ne denli büyük olduğuna işaret ediyor.
Peygamber edebinden
Uyuyana saygı göster
Bir hadisinde Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur. "Yumuşaklık, incelik ve kibarlık gibi özellikten mahrum olan kişi bütün hayırlardan uzaktır."
Efendimiz (s.a.v.)'de son derece nazik ve kibardı. Komşularını, dostlarını üzmez ve rahatsız etmezdi.
Hz. Mikdad diyor ki: "Biz peygamberimize gece içsin diye süt ayırırdık. Resulullah (s.a.v.) gece gelir ve ancak uyanıkların duyabileceği uyuyanların ise asla duyamayacakları bir sesle, onları uyandırmayacak bir tonda bize selam verirdi."
Gece namazında yüksek ses
Efendimiz (s.a.v.) gece sabaha doğru kılınan teheccüd namazına kalktığında, namaza durup da Kur'an okuduğunda ancak uyanık olanların duyabileceği bir ses tonuyla okurdu. Uyuyan insanları uyandırmayacak bir ses tonunu tercih ederdi.
Kibirliler
Kibirliler kıyamet günü "küçük karınca gibi" diriltileceklerdir. İnsan suretindeki karıncalar gibi düşünün. Karınca boyutunda insan! Belki bir an için böyle görünecekler. Herkes onları, hor, hakir ve küçük görecek.
Evine hırsız girince
Tasavvuf büyüklerinden Malik bin Dinar'ın evine bir gün hırsız girdi. Hırsız çalabilecek mal ve para bulamadı. Malik bin Dinar hırsızı dikkatle takip ediyordu. Hırsız ise, gözetlendiğinin farkında değildi.
Hırsız eli boş şekilde dışarı çıkacakken onu gözetleyen Malik bin Dinar hırsıza şöyle seslendi: "Sen eline alabilecek, çalabilecek dünyevi bir şey bulamadın. Bari ahiretteki bir şeyler kazansan da boş çıkmasan."
Hırsız, nasıl olacak bu deyince Malik bin Dinar "Gel abdest al" dedi. Adam abdest aldı. Hadi namaz için camiye gidelim dedi. Camiye gittiler. Namaz kıldılar.
Hırsızı ilk kez camide gören cemaat tanıyamadılar ve sordular Malik bin Dinar'a kim bu adam? Malik şöyle cevap verdi: "O bizden bir şeyler çalacak kardeşimizdi. Ama biz onu çaldık."
Evlenene nasıl dua edilir?
Evlenen çiftler Hz. Peygamber (s.a.v.)'imizin yanına gelir ve ondan dua isterlerdi. Efendimiz de evlenecek çiftlere şu duayı yapardı: "Allah bu evliliği ikiniz için de mübarek eylesin. Allah ikinizi hayır ve iyilik için bir araya getirsin."
Başka seferinde de şöyle dua etti: "Allah evliliğinizi size, sizi de birbirinize mübarek eylesin."
Bunun dışında samimi olmayan, evlilere faydası olmayacak olan boş sözlerden sakınmakta fayda vardır.
Hz. Ayşe evlendiğinde Hz. Peygamber'in ona şöyle dua ettiğini söylerdi.
Benim geldiğimi görünce şöyle dua etti: "Hayırlı ve bereketli olsun. Bu evlilik hayırlı geleceklere vesile olsun, başlangıç olsun."
Allah'tan utanmadın mı?
Büyüklerden birine: "Bana dua et" dedim. Rabbinle arana aracı koymaktan utanmadın mı dedi? Bu; kulun, Rabbiyle arasında aracı zanneden insan içindir. Yoksa Müslüman Müslümandan elbette dua isteyebilir.
Dua edince korkuyorum
Büyüklerden Vasiti der ki: "Dua ederken ilahi bir hitabın bana diyeceğinden korkuyorum. Ey kulum! Sana ait bir şeyi istiyorsan beni suçluyorsun. Sanki hak ettiğini sana vermedim gibi."
Sana ait olmayan, hak etmediğin bir şeyi istiyorsan o zaman da hata yapıyorsun.
Namaz kılanın önünden geçmekle namaz bozulur mu?
Namaz kılanın önünden geçmek mekruhtur. Hoş bir şey değildir. Ancak bu geçiş namaza zarar vermez. Bu hususta namaz kılanında çok dikkatli hareket etmesi gerekir. Namaz kılan kişi herkesin geçeceği bir yerde namaza durmamalıdır.
Böyle bir yerde namaza durmak zorunda ise önüne sandalye, sehpa, ağaç gibi bir cismi koyar ve böylece önünden geçecek olan kişinin öteden geçmesini sağlamaya çalışır. Buna 'sütre' denir. Yani, engel denir. Önü açık camide ise bunu sağlamak zor olduğu için kişi, namaz kılanın bir metre önünden geçerse bunda bir sakınca olmaz. Kişinin önünden geçene eliyle işaret edip, elini o geçenin geçmesini engelleyecek tarzda germesi olabilir. Ortada önemli bir mazeret olmadan namazın önünden geçen kişi günahkar olur.
Nafile oruç tutuyordum. Unutarak çay içtim. Hatırlayınca da durdum. Orucum ne olmuştur.
Orucunuza herhangi bir zarar gelmemiştir. Unutarak oruç yiyen kişinin orucu bozulmuş olmaz. Efendimiz "Onu Allah yedirmiş ve içirmiştir." diye buyurmuştur. Ancak hataen -farkında olmadan- su içerse, yemek yerse hatırladığında orucuna devam eder. İleride bir gün kaza eder. Kasten bilerek yer ve içerse hem kaza ve hem de kefaret orucu tutmak zorundadır.
Yeni aldığım eve nazar boncuğu takabilir miyim?
Nazar değmesin diye nazar boncuğu takmanız doğru değildir. Nazar elbette vardır ve haktır. Ancak nazardan koruyan nazar boncuğu, at nalı gibi şeyler değil duadır. Felak ve Nas sureleri okumaktır. Ayetül Kürsi okumanız da çok faydalı olacaktır.
Bir Allah dostunun her duası kabul olur mu?
Öncelikle şunu belirtmek isterim: Kimin Allah'ın dostu olduğunu sadece Allah bilir. Bunu tayin eden biz değiliz. İnsanların falanca kişi Allah'ın dostudur sözü kesin bir hakikati ifade etmez. Bu söz sadece iyi niyetli yani hüsnü zannı ifade eder.
Bir mürşidin her dileği olur veya her duası kabul olur gibi bir genelleme son derece yanlıştır. Kuran-ı Kerim, efendimize şu ayetle bu durumu anlatıyor. "Sen (Ey Muhammed) dilediğini hidayete erdiremezsin. Allah kimi dilerse onu hidayete erdirir. (Kasas, 56)"
Nitekim Efendimiz (s.a.v.)'in hemen hemen her duası kabul edilse de kabul olmayan -ertelenen- duası da olmuştur. Burada muktedir ve söz sahibi elbette Yüce Allah'tır.
Ancak bu cümleden, Allah dostlarının olmayacağı, dualarının kabul olmayacağı gibi yanlış sonuç da çıkarmayacağız, elbette Allah'ın sadık ve duası kabul olan dostları vardır. Bunların Allah katında itibarları vardır.
Ayeti kerime şöyle buyuruyor: "İyi bilin ki Allah'ın dostları için korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. (Yunus, 62)" Önemli olan şudur; bizler Allah'ın adına makam dağıtmayacağız, kesin sözlerle falanca Allah'ın dostudur demeyeceğiz.