Şeytanı kınanmış ve kovulmuş kılan şey kibirdir. Yüce Allah'ın emrini kendi hevasına mahkum etmesidir.
Kendini Hz. Adem'den daha üstün görmesidir.
Kibir duygusu kontrol edilemeyen bir özgüvenin insana hazırladığı en çetin tuzaklardan biridir. Mevki, makam, para, şöhret, kendini üstün görme gibi geçici dünyevi imtihanlar, dindar insanların bir türlü yenemediği veya tedavi edemediği bir hastalıktır. Her şer duyguyu yenebildik ama kibri bir türlü yenemedik. Çünkü acziyetinin farkında olmayan, insanları küçümseyen her fani kibir hastalığıyla imtihan olur. Kibri yenmenin en önemli yolu insanın Rabbini ve kendini iyi tanımasıdır. Evet, kibir ehli cehenneme girecektir. (Ğafir, 60)
Kibir ehlini, kibir ehli yapan en büyük günah hesap gününe iman etmemeleridir. (Mümin, 27)
Ayetler kibir ehlinin çok açık bir şekilde tehdit ediyor.
Kibir duygusunu yenmek zorundayız. Şimdilik bu hastalık her birimizi çepeçevre kavramış durumda. Hele de belli dünyevi makama gelen ve bu imkana alışkın olmayıp da sonradan görev bazı insanlarda bu duygunun daha azgın olduğunu görebiliyoruz. Zaten bu insanlardır ki, imkân ve makamını terk ettiğinde şaşkınlık içine girer ve bir türlü yeni pozisyonlarını kabullenemezler.
İman ve kibir aynı kalpte olamaz. "Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete giremez" hadisi kibrin imanı engellediğini vurgulamak için söylenmiştir. Ya kibir öne çıkar veya iman kibri engeller.
Günde beş vakit minareden okunan "Allahu Ekber - En büyük olan sadece Allah'tır" nidası, ufak dünyasında kendini azametli bir dev gibi gören her kibir ehline çekidüzen vermek için yapılan bir hatırlatmadır. Namaza yapılan çağrıya ilaveten.
Ey insanoğlu veya en kendini kamil mümin görüp de kibirden vazgeçemeyen ya kibrinden vazgeçip ehli tevazu olacaksın veya Allah seni ahirette iyice ufaltıp haşr edecektir.