Ramazan aylarında vatandaşlarımızın televizyon programlarında bizlere sordukları sorular bazen toplumun belli kesimlerinde eleştiriye sebep oluyor. Eleştirdikleri yön şu:
1. Aynı sorular sık sık soruluyor.
2. Bu sorulan sorular pek de basit sorular. Önemsiz sorular.
Vatandaşlarımızın bir kısmının bu şekilde düşünmesini yadırgamıyorum. Zira insanımızın bir kısmı, halkımızın dini alandaki genel bilgi birikimini çok iyi etüt edemediği için, aslında kendisine sorarsanız cevabını veremeyeceği bir çok soruyu absurd görebiliyor. Cevabını bildiğini sandığı bir çok konunun uzağındadır aslında.
Öncelikle şunu ifade edeyim: İnsanımız aynı soruyu yüz kez sorsa ben cevap vermeyi kendime görev biliyorum. Zira ya bilmiyor veya merak ediyor ki soruyor. Bu konuya benim bakışım böyledir. Soruların basit olmasına gelince: Siz akademik bir tartışmayı izlemiyorsunuz tv programında. Halka yönelik bir program izliyorsunuz! Siz ne tür soru bekliyorsunuz Allah aşkına. Vatandaş size Sibeveyhin, İbn Hişam'ın nahiv tahlillerini soracağını mı zannediyorsunuz? Veya Gazali'ye göre halife seçimini, İbn Haldun'u ve tarih felsefesini veya İbni Batuta'yı mı soracağını zannediyorsunuz? Ne bekliyorsunuz? Platonun İdea'larını mı soracak? Aristo ve mantığını mı soracak? Kelam ilminin tarih boyunca aldığı isimleri mi soracak? Razi'nin el- muhassalını mı soracak? İbn Kuteybe'nin hadis yorumlarını, Ebu Zur'a'nın hadis faaliyetini, marifetnamenin bilgi değerini veya bir ayetle ilgili kıraat vecihlerini, edebi sanatları veya esbabı nüzulülle ilgili rivayetin tahricini mi soracak! Siz ne zannediyorsunuz? Elbette; namaz, regl halini, kıyameti, kaderi, gelin kaynana sıkıntısını, boşanmayı, haccın niyetini, guslün şeklini soracak. Zira insanların gündemi, günlük hayatı budur. Müslüman günlük hayatını ilgilendiren konuyu merak eder. Şimdi buraya kadar vatandaşımızın bir kısmının bu tür yorumlarda bulunmasını anlarım. Problem vatandaşımızda değil, başka bir cenahta.
Kibir ehli entellektüeller
Ülkemizde son yıllarda yeni bir akım gelişti. Muhafazakardırlar! Sayıları az, sıkletleri hafiftir. Toplumda karşılıkları yoktur. Etkisizdirler. Diğer konularda bilmem ama dini konularda iki kelime sonra dini birikimlerinin ne olduğunu tespit edebiliyorsunuz. Çoğunun bir köşesi veya sosyal medya hesabı vardır. Şimdi en çok bu cenah ramazandaki halkın sorularını kendilerine dert edinmişler. Halka hakaret ediyorlar. Kendilerini la yüs'el kabul eden bu kişiler, zahiren dinin sahibi gibi de takdim ediyorlar kendilerini. Birbirlerini alkışlar, birbirlerini referans gösterirler. Hakaret dolu yazılar yazarlar. Böylece tanınır olmaya çalışırlar. İtibarın yolunu bunda görürler. Bir kısmı felsefeye merak sarmışlardır. Hezeyan dolu yorumları vardır. Şimdilik dinin naslarıyla felsefi yorumlar arasında dönüp duruyorlar. Akıbetlerini Allah bilir.
Bu cenah "Ramazandaki cahilce sorular" diye başlayıp hem halka ve hem de soruları cevaplandıran bizlere; saygısızca ,eleştirinin ötesinde hakaretler yağdırıyorlar. Sanki birileri bu adamlara görev vermiş de, bu konularda sanki bilir kişiler de yorum yapıp duruyorlar. Bunlardan birini alıp din programındaki koltuğa oturtun on dakika sonra ebediyen oraya çıkmamaya yemin ederler. Bunun bir çok sebebi vardır ama en önemlilerinden birisi de halkın dünyası ile bunların dünyasının ayrı olmasıdır.
Halkı küçümseyen kibir ehli bu yazar çizer ekibi, acaba saadet asrında Ashab-ı Kiram'ın Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve sellem) ne tür sorular sorduklarını biliyorlar mı? Acaba hiç merak edip incelediler mi? Eğer merak edip inceleselerdi; 1400 yıl önce Peygamber Efendimize sorulan sorular ile bu gün tv ekranında bize takdim edilen benzerliği ve hatta birebir örtüştüklerini görürlerdi. Bunda garipsenecek bir şey yok. Çünkü Müslüman ya iman, ya amel, ya da muamelat konularında dini konuları merak edecektir. Bunu soracak. Bunu sorgulayacak. Zira samimi Müslümanın derdi budur. Asırlar geçse de bu değişmeyecek. Belki bunlara, çağına göre yeni sorular ve merak edilen farklı hususlar eklenecek. Belki irşad ve tebliğin yöntemi değişecek. Ama ana omurga hep böyle olacak.
Halk (Sahabe-i Kiram) Hz. Peygamber'e neler sordu
Peygamber efendimize kadın ve erkek sahabenin sordukları bazı soruları örnekleme babında size takdim etmeyi istiyorum. Buyurun. Lütfen bu gün bizlere sorulan sorularla o soruları kıyaslayın.
a. Ay başından (regl) sonra nasıl yıkanayım?
Hz. Aişe diyor ki: Şekel kızı Esma Peygamber efendimize geldi ve ay başı geçtikten sonra nasıl yıkanacağını sordu. Efendimiz cevap verdi: "Suyu al. Temizliğini yap. Başına su dök. Başını ovala. Suyu saçın dibine ulaştır. Sonra bütün vücuduna su dök. Sonra pamuk parçasıyla temizlen."
Kadın anlamadığı için sordu: "Pamukla nasıl temizleneyim?" Efendimiz utandı ve şöyle buyurdu: "Subhanallah! Temizlen işte"
Hz. Aişe fısıltı halinde anlamayan kadına şöyle dedi: "Kanı engelle. Pamukla tampon yap."
Ne kadar net ve açık değil mi? En basit soruyu guslü soruyor. Regl kanı elbiseye bulaşmasın diye gereken ayrıntıya kadar soruyor. Hz. Peygamber (sav) utandığı için Hz. Aişe kanalıyla mahrem olan cevabı veriyor.
Şimdi vatandaş bu soruyu bize sorsa bu grup çok bilmişler bundan rahatsız olacaklar. Böyle basit soru sorulur muymuş, derler. Ama Sahabiye hanım Resulullah efendimize açıkça bunu soruyordu.
b. Cünüplükten sonra nasıl yıkanayım.
Aynı kadın veya başkası bu sefer cünüplükten yıkanmayı soruyor. Hz. Peygamber (sav) ayrıntısıyla tarif ederek cevap veriyor. ( Müslim, hayız, 13)
c. Asr-ı Saadette Sahabe-i Kiram ayrıca şu soruları sordu:
Güzel abdest nasıl alınır?
Sargı üzerine mesh nasıl yapılır?
Lohusa kaç günde temizlenir?
Saçı örgülü kadın nasıl gusleder?
Deniz suyuyla abdest alınır mı?
Çocuk ne zaman namaza başlar?
Namazın mekruh olduğu vakitler nelerdir?
Avret yerleri nelerdir?
Özürden dolayı namaz terk edilir mi?
Namazda sağa sola bakılır mı?
Cuma günü neden faziletlidir?
Hangi namaz daha faziletlidir?
Ölü için sadaka verilir mi?
Malda zekattan başka şey ödenir mi?
Ramazan dışında oruç tutmanın hükmü nedir?
Kusmak orucu bozar mı?
Tuvalette nasıl temizlenir?
Kadir gecesi hangi gecedir?
Baba çocuklardan birine bağışta bulunur mu?
Peruk takmak caiz mi?
Kadının koca üzerindeki hakları nedir?
Liste böyle uzayıp gider. Şimdi bu sorulara ve günümüzde bizlere sorulan veya fetva ehline sorulan sorulara bakınız. Hemen hemen aynı sorular yöneltiliyor. Aynı konular merak ediliyor. Öyleyse bu soruları hafife almak, küçümsemek ne anlama geliyor? Ve kimin işine yarıyor?