Cumhurbaşkanımızın daveti üzerine pazar günü kalabalık bir grup ile Hatay'a geçtik. Ben, Ankara'dan İstanbul'a geçtim. Orada gruba katıldım. Sanatçılar, sporcular, alanlarında başarılı olan gençler, dizi oyuncuları, gazeteciler, köşe yazarları, TV sunucuları, programcıları gibi geniş bir yelpaze vardı.
Hatay'dan otobüslerle yaklaşık 80 km sınıra doğru gittik. Sınırı geçtik. Oradaki askerlerimizle görüştük. Sohbet ettik. Tek tek ve topluca fotoğraf çektik. Özellikle bizi gören askerlerin gözlerinin ışıltısı her şeye değerdi. Birçoğu dua istedi. Küçük videolar çektiler. Anne ve babalarına göndermek için. Merak ettikleri dini konuları bana hızlı bir şekilde sordular.
Yolculuk boyunca şehitlerin ruhuna Kur'an-ı Kerim okumayı ihmal etmedik. Yeri geldi gözlerimiz yaşardı yeri geldi gülümsedik. Faydalı, anlamlı ve manevi açıdan moral verici bir ziyaret oldu. Bu ülke için zor şartlarda sınırlarımızı koruyanların yanında olduğumuzu gösterdik. O zor şartları gördük. Bizim coğrafyamız, Ortadoğu zalim güçlerin tahrip ettikleri şanssız bir coğrafyadır. Masumların, küçük çocukların, dinine, ırkına, diline bakılmadan yok edildiği bir coğrafyadır. Bir an önce oraya sükûnet, kardeşlik, barış, esenlik gelsin diye dua ettik.
Bu samimi, masum ve anlamlı ziyareti farklı mecralara çekip tenkit etmek ise bizi haylice üzdü. Ortada sadece Allah rızası gözetilerek yapılan bir destek ziyareti vardı. Herkesin bundan memnun olması gerekirdi. Dönüşte uçağımız ciddi ve uzun süren bir türbülansa yakalandı. Bu esnada bazı kardeşlerimizin bana dönüp 'Nihat hoca' demeleri üzerine hep beraber Yüce Allah'a dua edelim, dedim. Gecikmeli de olsa İstanbul'a vardık. Ankara uçağını kaçırınca sabaha karşı en son uçakla Ankara'ya döndüm. Bu anlamlı ziyareti planlayan herkese teşekkür ediyorum.