Antalya Diplomasi Forumu'ndayım. 17 devlet başkanı, 80 bakan, 35 uluslararası kurum temsilcisiyle çok sayıda ülkeden 2 bin 500 katılımcının olduğu muazzam bir toplantı düzenleniyor. Devlet başkanları, diplomatlar, uzmanlar, gazeteciler Antalya'da dünya siyasetini ele alıyor. Bu tür etkinliklere çok katıldım. Ama bu kadar kapsamlı ve başarılısı nadiren düzenlenebilir.
Forum zaten kendi başına önemli bir gündemdi. Rus ve Ukrayna dışişleri bakanlarının Mevlüt Çavuşoğlu arabuluculuğunda buluşması da bunun üstüne geldi. Tüm dünyanın gözlerini Antalya'ya çevirmesine neden oldu.
Ama Türkiye'nin diplomatik hamleleri Antalya ile de sınırlı değil. Son bir hafta içerisinde baş döndürücü bir trafik yaşanıyor. Şaka değil, her gün bir iki devlet başkanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşüyor. Burnundan kıl aldırmayan Biden bile son dönemde Türkiye'nin oynadığı rolü kavramış görünüyor.
Türkiye uzun süredir kullandığı etkin gücün ve bu gücü diplomatik olarak destekleme kapasitesinin sonuçlarını görüyor. Rusya'dan Amerika'ya kadar birçok ülkeyle uzun süre aynı anda mücadele vermek zorunda kaldı. Canı çok yandı ama çökmedi, çökertilemedi. Etrafı ateş çemberine dönmüşken ayakta kalan ve dahası bu sınamalardan güçlenerek çıkan tek aktör oldu.
Bu nedenle bugün Türkiye'nin oynadığı rol, içi boş diplomatik toplantılar serisinden ibaret değil. Aksine Türkiye üstesinden geldiği sorunları bugünlerde diplomasiyle taçlandırıyor.
Kısa sürede büyük sonuçlar beklentisi üzerinden konuşmamak lazım.
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba bugün Antalya'da görüşür, yarın bunun üzerine yenileri inşa edilir. Bu sayede Türkiye sadece kendi güvenliğine değil hem bölgesine hem de küresel düzene olumlu katkılar sunan bir ülke konumuna geliyor.
Çok değil bundan 5 yıl önce Türkiye'nin güvenlik ve dış politikasına yönelik konuşulan karamsar senaryoların hepsi tarih oldu. Şimdi yeni bir atak zamanı.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz