Ukrayna Savaşı, Rusya ile Batı'nın ne kadar acımasız olabileceğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Rusya, Ukrayna'nın egemenliğini bile kabul etmeyecek kadar küstah bir emperyal dil kullanırken Batı, Zelenski'nin yakarışlarından anlayabileceğiniz gibi Ukrayna direnişini bir araç haline getiriyor. İki tarafın da Ukrayna'yı önemsediği yok. İki taraf da bölgesel istikrarı ateşe atıyor.
Kirli bir savaş, Ukrayna üzerinden yürütülüyor. Türkiye ise baştan beri hem Ukrayna merkezli düşündü hem de bölgesel istikrar için çaba harcıyor. Çevremizde bu kadar çatışmalı alan varken bir yenisine daha ihtiyacımız yok. Bu nedenle baştan beri Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü savunuyoruz. Rusya'ya da müzakere kanalını açık tutması için tekliflerde bulunuyoruz. Ukrayna'yı cehenneme çevirip Rusya'yı zayıflatmak gibi bir derdimiz yok.
Türkiye'nin bu yaklaşımı iki tarafa da güven telkin ediyor. Ukrayna zaten her türlü diplomatik çözüme hazır. Rusya ise bir masaya ancak güvenebileceği bir ortamda oturmak isteyecektir. Rusya, Türkiye ile müzakere süreçlerine dair oldukça bilgi sahibi. Yıllar içerisinde bir tecrübe oluştu. Türkiye'nin sözünün de eylemlerinin de ne anlama geldiğini biliyorlar.
İşte bu yüzden Türkiye'nin arabuluculuk teklifi bir yönüyle piyasadaki en gerçekçi teklif. İlla sonuç alacak anlamında söylemiyorum. Arabuluculuk faaliyetleri zaten çok sık başarı getirmez. Ama denemeye değerdir. Maliyeti genelde düşüktür. Ve eğer belli şartlar gerçekleşirse büyük fırsattır.
Şimdi Ukrayna ve Rusya Dışişleri Bakanlarının Antalya Diplomasi Forumu'nda Mevlüt Çavuşoğlu aracılığıyla görüşecekleri açıklandı. Nereden bakarsanız bakın, bu toplantı ihtimali bile büyük bir başarıdır. Batı'ya Türkiye'nin bu zamana kadar izlediği diplomatik yol ve yöntemlerin ne anlama geldiğini göstermek için ders niteliğinde bir örnek. Türkiye artık Batı'nın kolaylaştırıcısı rolünden çıktı ve kendisi masayı kuran bir aktör haline geldi.
Eğer Amerika başta olmak üzere Batılı devletler bunun önemini kavrayabilirlerse hem kendileri hem de Ukrayna ve Avrupa'nın geleceği adına önemli bir adım olur. Ama halihazırdaki anlayışsız ve 1990'lara ait tavırlarını sürdürecek olurlarsa hem kendilerini yıpratırlar hem de Ukrayna'yı perişan ederler. Özellikle Almanya ve Fransa gibi ülkeler de sürece dahil edilebilirse başarı şansının daha da artacağını düşünebiliriz.
Türkiye her haliyle baştan itibaren sürece en önemli katkıları yapan ülkelerden biri oldu. Bunun devam etmesi hepimizin ortak dileği.