Türkiye'nin Ukrayna krizinde arabulucu olma ihtimali birçok açıdan tartışılıyor. Kimileri konuyu sadece Türkiye üzerinden değerlendiriyor. Türkiye'nin diplomatik ağırlığının böylesi bir rolü oynayıp oynayamayacağına odaklanıyor. Bazıları Türkiye'nin iki tarafla da diyalog halinde bulunmasını bir fırsat olarak görürken bazıları da Türkiye'nin Batılı ülkelerle son yıllarda zayıflayan ilişkileri üzerinden değerlendirmeler yaparak bu rolü oynamasının zor olduğunu düşünüyor. Türkiye'nin diplomatik ağırlığı önemli olabilir ama böylesi bir müzakere sürecinde tek belirleyen değildir. Aksine tarafların beklentileri öyle bir noktaya gelir ki, dünyanın en nüfuzlu ülkesi bile tarafları bir milim tavize ikna edemez. Veya öyle şartlar doğar ki, zayıf bir ülke bile tarafları ikna edebilir. Bu nedenle şartlara biraz daha yakından bakmak daha doğru bir okuma sunar.
Batı tarafının bu krizde pasif bir hale geldiği düşünülecek olursa Rusya ve Ukrayna'nın beklentilerine odaklanmak daha doğru olur. Ukrayna için mesele basit. Toprak bütünlüğü ve egemenlik haklarından başka bir talebi kalmadı Ukrayna'nın. Ancak Rusya konusu muamma. Rusya'nın ne yapmaya çalıştığını öngörmek kolay değil. Batı basınının son derece arızalı okumasına bakarsanız Rusya tipik bir saldırganlık tavrı gösteriyor. Öyle olsa bile neden şimdi saldırganlık ettiğini bile kavramak önemli. Rusya'nın gerçek kaygıları da olabilir. Ve bu kaygılar Rusya'nın adımlarını asıl şekillendiren unsur haline gelebilir.
Rusya Ukrayna'yı üç aşamada değerlendiriyor. Birincisi Ukrayna'nın doğusundaki Rus azınlık bölgeleri. Rusya öyle ya da böyle bu bölgelere göz koymuş durumda. Ve esasen bir ilhaka dönüşmesi de an meselesi.
İkincisi Ukrayna'nın tamamıyla ilgili. Rusya Ukrayna'yı bir türlü arka bahçesi olarak görmekten ve kontrol sağlamaya çalışmaktan vaz geçemiyor. Ancak Doğu Ukrayna'ya yaklaşımı Ukrayna'nın genelinde Rusya'nın kendisine yönelik düşmanlık beslenmesine neden olduğundan bu iki aşamada aynı anda başarı sağlaması pek kolay değil. Bu nedenle bu iki seçenek arasında gidip gelmesi şaşırtıcı değil. Belki ikisini de terk edebileceği bir seçenek gündeme gelirse Rusya baskısını geri çekebilir.
Bu da bizi Rusya'nın üçüncü gündemine taşır. Rusya Ukrayna krizini son günlerde NATO'yu zorlamanın bir kaldıracı olarak görmeye başladı. Ve aslında Amerika'nın umursamaz tavrı AB'nin ise pasifliği nedeniyle bu konuda da sona doğru yaklaştığımızı söyleyebiliriz. Rusya ABD'den beklediği sözü alamıyor. Fakat bunun karşılığı da topyekûn bir işgal olamaz. İşte tam da bu nedenle Rusya'nın artık bu krizden onurlu bir çıkış arayışının önü açılıyor gibi.
Türkiye, şayet ABD dışı bir inisiyatifi kapsamlı bir katılım çerçevesinde sunabilirse Rusya'nın da sınıra yığdığı birlikleri geri çekmesi için fırsat doğabilir. Belki de bu yüzden Türkiye Putin'in ziyaretinden sonra Avrupalı bazı ülkeleri sürece dahil ederek geniş bir forum imkanını zorlayabilir. Belki kriz bütünüyle çözülmez ama en azından ertelenir ve daha barışçıl yollara girmesi için zaman kazanılabilir.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz